üniversitesi namında Şark Camiü’l-ezher’ine ciddî çalış-
masına bir vesile olduğunu zannediyoruz.
Sa l i sen:
dinar’ın Baraklı imamı süleyman’ın ehem-
miyetli mektubuna karşı yazınız ki: türkler hakkında se-
na-i peygamberî muhakkaktır. Birkaç yerde türklerden
ehemmiyetle bahsetmiş; hadis var. Fakat bu hadisin ha-
kikî sureti ne olduğunu, yanımda kütüb-i hadisiye bulun-
madığından bilemiyorum. Fakat manası hakikat ve türk
milletinin sena-i peygamberîye mazhar olduğu hakikattir.
Bir nümûnesi sultan Fatih hakkındaki hadistir.
nurun birinci talebelerinden Hulûsi Beyin, Ankara’da
dostlarına risale-i nur dairesine girmesine teşvik eden
manidar ve güzel mektubu dahi gösteriyor ki, yirmi beş
seneden beri hiç sarsılmadan nur hizmeti yapmasına bir
nümûnedir.
Umum kardeşlerime ve hemşîrelere binler selâm.
ì®í
Œ
2 5 4
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev vel â:
Cenab-ı Hakka hadsiz şükrolsun, mahkeme-
de üç sene hapsedilen
Asa-yıMûsa
risalesinden ve
Sik-
ke-iGaybiyerisalesinden beş nüshayı kemal-i sürur ile al-
dık. Cenab-ı Hak sizlerden ebediyen razı olsun. Âmin.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 549 |
nam:
ad.
numune:
örnek.
nüsha:
birbirinin aynı olan suret-
lerin her biri.
razı:
rıza gösterme, hoşnut olma.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını mey-
dana getiren kitaplardaki her bir
bağımsız bölüm.
salisen:
üçüncü olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sena-i Peygamberi:
Hz. Peygam-
berin övgüsü, methi.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
Şark:
doğu, doğu bölgeleri.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşı hoş-
nutluk ve memnunluk ifade etme,
teşekkür.
talebe:
öğrenci.
Umum:
bütün.
vesile:
aracı, vasıta, sebep.
zan:
zannetme, sanma, kesin ola-
rak bilmeksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ez-
her Üniversitenin adı.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
ciddi:
önem verilen, titizlik
gösterilen.
daire:
alan, özel alan.
ebediyen:
ebedî olarak, son-
suza kadar.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
evvelâ:
öncelikle.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başka-
sına ait söz, iş veya davranış.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
imam:
namazda kendisine
uyulan, Müslüman cemaate
namaz kıldıran kişi.
kemal-i sürur:
tam bir sevinç,
mutluluk.
manidar:
anlamlı, manalı,
mana taşıyan.
mazhar:
nail olma, şeref-
lenme.