N
iha
Î
V
Esika
lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam kamara-
sında, “türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” diye yükselen
itirazlara, lord gürzon’un verdiği cevap:
“İşte asıl bundan sonraki türkler bir daha eski satvet
ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. zira biz onları, ma-
neviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz. Ya-
ni Mustafa kemal ve İsmet’in verdikleri karar, türk mil-
letini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.”
Artık bunun üzerine herşey ap açık anlaşılıyor, değil
mi?
G
iZLi
a
NLaŞmaNıN
E
NTrikası
türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şar-
tıyla, sun’î istiklâl işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek ke-
lime ile, Yahudîliktir. Buna memur-i müşahhas kimse de,
şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim naum’dur. Bu
Hayim naum, bu korkunç teşebbüse evvelâ Amerika’da
türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyaliz-
ma şeflerine, türkün maddesini serbest bırakmaları, bu-
na mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına
yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Ya-
ni, masonluk hasebiyle kur’ân’ın ahkâmını kaldırmak,
milleti dinsiz yapmak. Hayim naum müthiş plânının ze-
mini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş
ve halis Yahudî olan lord gürzon ile temas ederek şu
teklifte bulunmuştur:
Emirdağ Lâhikası – ıı | 539 |
mukabil:
karşılık.
müessir:
eser sahibi; tesir eden;
işleyen, hükmünü yürüten.
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç.
nihaî:
işi sona erdiren, işi kesen,
sonuncu.
ruh:
his, duygu.
seri:
dizi, sıra.
sun’î:
yapmacık, uydurma, sahte.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şart:
koşul.
şevket:
büyüklük, azamet, haş-
met.
teklif:
öneri.
telkin:
fikir aşılama, zihinde yer
ettirme.
teşebbüs:
girişim.
vesika:
dayanılacak, güvenilecek
sağlam delil, belge.
zemin:
temel, dayanak.
ahkâm:
emirler, hükümler,
buyruklar.
cihet:
yön, sebep, vesile.
emperyalizm:
bir milletin
başka bir milleti siyasî, dini,
kültürel ve ekonomik ege-
menliği altına alma faaliyeti,
sömürgecilik.
entrika:
bir çıkar sağlamak
veya birine zarar vermek
maksadıyla hazırlanan düzen,
hile.
evvelâ:
öncelikle.
feda:
gözden çıkarma, uğruna
verme.
hahambaşı:
Bir ülkede Yahu-
dilerin din işlerine bakan en
büyük başkanı, dinî lider.
halis:
katışıksız, saf, duru.
haseb:
dolayı, cihetince, gere-
ğince.
istiklâl:
bağımsızlık.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
leh:
onun tarafına, ondan
yana, birinin faydası için yapı-
lan hareket.
maneviyat:
mana alemine ait
olanlar, hisse ve inanca ait
şeyler.
mason:
dünyevi maksatlarla
kurulmuş, sıkı bir dayanışmayı
esas alan komitacı teşkilâtın
mensubu.
muahede:
iki veya daha çok
devlet arasında akdedilen an-
laşma, antlaşma.