Œ
2 4 0
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(2)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
Aziz,Sıddık,FedakârKardeşimizHacıAli!
gönderdiğiniz kıymettar ve bilhassa Hazret-i üstadı
pek çok sevindiren mektubunuzu aldık. üstadımız diyor
ki:
“risale-i nur bu zamanda kâfidir. on sene medresede
okuyanlar, risale-i nur’la bir senede aynı istifadeyi ettik-
lerine şahit, binler ehl-i ilim var. Madem Hacı kılıç Ali bir
buçuk sene bütün risale-i-i nur eczalarına sahip çıkmış,
kısmen okumuş; nazarımızda yirmi senelik bir nur
talebesidir. Ben her sabah haslar içinde onun ismiyle bü-
tün manevî kazançlarıma, defter-i a’mâline geçmek için
hissedar ediyorum. öyleyse o da bütün hayatını risale-i
nur’a vermeye mükelleftir.
“demek şimdiye kadar Camiü’l-ezher’e gitmeye mu-
vaffak olmaması ehemmiyetli bir hikmet içindir ki, nur-
lar ona kâfi imiş. Şimdi Şam’a, Halep’e yakın olan Ur-
fa’da bir Medrese-i nuriye ileride teşekkül etmesini kuv-
vetli ümit ediyoruz. kılıç Ali ile beraber eski said’in ga-
yet kıymettar bir talebesi olan Şam’daki Molla Abdülme-
cid, Urfa’daki nurun talebelerinden seyyid salih ve
onun yanına giden nurun fedakâr bir talebesiyle muha-
bere etsinler. Ben hem Molla Abdülmecid’e, hem Hacı
Emirdağ Lâhikası – ıı | 529 |
ruluşu.
medrese-i Nuriye:
nur medresesi;
Risale-i Nur’ların okunduğu yerler.
muhabere:
haberleşme.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mükellef:
sorumlu ve yükümlü
olan.
nazar:
bakış, nezdinde.
Nur:
Risale-i Nur.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
talebe:
öğrenci.
teşekkül:
kurulma, oluşma, şekil-
lenme.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bilhassa:
özellikle.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ez-
her Üniversitenin adı.
defter-i a’mal:
insanların işle-
diği ve yaptığı şeylerin kayde-
dildiği defter; amellerin defteri.
ecza:
cüzler, parçalar, kısım-
lar.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri, ilim
adamları.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
gayet:
son derece.
hazret-i Üstad:
Üstad Hazret-
leri, Bediüzzaman Said Nursî.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
kâfi:
yeterli.
kısmen:
kısmî olarak, bir kı-
sım.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
madem:
değil mi ki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli öğretim ku-
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.