kalması için zat-ı âlînize ehemmiyetle ihbar eder ve hür-
metlerimizi arz ederiz.
ÜniversiteNurTalebeleriNamına
YusufZiyaArun
ì®í
Œ
2 4 6
œ
[BEra-i maLûmaT siZE GÖNdEriLdi.]
BüyükDoğu
’nun yirmi dokuzuncu sayısında; “lozan’ın
İçyüzü” diye yazılan makaleden.
İngiliz murahhas heyeti reisi lord gürzon, nihayet en
manidar sözünü söyledi. dedi ki:
“türkiye İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü ken-
di eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve
Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de
kendisine dilediğini veririz.”
lozan’da türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve
henüz hakikî kasıtları anlayamayan İsmet paşa, bir aralık
bütün Hristiyan emellerinin türkiye’yi mazisindeki ruh ve
mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezdiği hâlde,
şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:
“eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani
an’ane-i İslâmiyetten kurtulmak hususunda besledikleri
–yani İsmet’in beslediği– azmin, inkâr edilmez delilidir.”
Emirdağ Lâhikası – ıı | 537 |
reis:
başkan.
ruh:
his, duygu.
talebe:
öğrenci.
teminat:
güvence.
temsil:
birinin, bir topluluğun
adına hareket etme.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
an’ane-i islâmiye:
İslâmî ge-
lenek.
arz:
sunma.
azim:
kasıt, niyet.
bera-i malûmat:
bilgi ve ma-
lûmat için, bilgi vermek için.
delil:
kanıt, tanık, burhan.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
emel:
şiddet arzu, ümit.
hakikî:
gerçek, sahici.
heyet:
kurul, komite.
hulûs:
samimiyet, samimîlik,
hâlis dostluk, içten davranma.
husus:
mevzu, konu.
hürmet:
saygı.
ihbar:
haber verme, bildirme.
inkâr:
reddetme, saklama, giz-
leme.
islâmî:
İslâm ile alâkalı, İslam’a
ait.
ivaz:
bir şeye bedel olarak ve-
rilen veya alınan şey, karşılık,
bedel.
kast:
niyet, düşünce.
köhne:
eski, eskimiş, yıpran-
mış, bakımsız kalmış, terk edil-
miş, harap, metruk.
lord:
İngiltere’de bir asalet ün-
vanı.
manidar:
anlamlı, manalı,
mana taşıyan.
mazi:
geçen, geçmiş olan.
minnet:
iyiliğe karşı duyulan
şükür hissi.
mukaddesat:
mukaddes, kut-
sal, temiz ve yüce olan şeyler.
murahhas:
hükümet veya bir
kurum adına hareket etme,
görüşme yapma yetkisine sa-
hip kimse, delege.
nam:
adına, yerine.
nihayet:
en sonunda.
Nur:
Risale-i Nur.