edeceği çok kıymettar hizmetlerinin anlaşıldığına bir ema-
redir. Ve nurcuların bütün çektikleri zahmet ve nurun
müsadereleri bu büyük neticeye vesile olması cihetiyle
şekva değil, şükretmelidir.
ì®í
Œ
2 5 0
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerimizZiyaveAbdülmuhsin!
üstadımız diyor ki:
“eşref edip kırk seneden beri iman hizmetinde benim
arkadaşım ve sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi ve-
fat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî
İslâmiyet mücahitlerinden bir kardeşimdir. Ve nurun bir
hâmisidir. Ben vefat etsem de, eşref edip nurcular için-
de bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.
“Fakat nur risalelerinin ve nurcuların siyasetle alâka-
ları yok. Ve risale-i nur, rıza-i İlâhîden başka hiçbir şe-
ye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar risale-i
nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karış-
mak istemiyorlar. Yalnız sebilürreşad, doğu gibi müca-
hitler iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından
muhafazaya çalıştıkları için, ruhucanımızla onları takdir
ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyaset
noktasında değil. Çünkü iman dersi için gelenlere taraf-
girlik nazarıyla bakılmaz. dost-düşman, derste fark
etmez. Hâlbuki siyaset tarafgirliği, bu manayı zedeler,
Emirdağ Lâhikası – ıı | 545 |
ait.
şekva:
şikâyet, yakınma, hoşnut-
suzluk, memnuniyetsizlik.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşı hoş-
nutluk ve memnunluk ifade etme,
teşekkür.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
takdir:
kıymet verme, beğenme.
tarafgir:
bir tarafı tutan, taraflı.
tecavüzat:
tecavüzler, saldırılar,
sataşmalar.
teselli:
avunma.
vefat:
ölüm, ölme. (insan hak-
kında.).
vesile:
aracı, vasıta, sebep.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
cereyan:
akım, fikir, sanat
veya siyaset hareketi.
cihet:
yön.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
hakikî:
gerçek.
hamî:
himaye eden, koruyan,
gözeten.
içtimaî:
topluluğa ait, top-
lumla ilgili, toplumsal.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
mensup:
bir şeye veya kim-
seye bağlı olan, üye.
muhafaza:
koruma.
mücahit:
cihat eden, savaşan.
mümessil:
temsil eden, tem-
silci.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
nazar:
bakış, bakış açısı.
rıza-i ilâhî:
Allah’ın rızası, hoş-
nutluğu.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
sebilürreşad:
Mehmed Akif’in
başyazarlığını yaptığı meşhur
İslâmcı dergi. Bu dergi, 1908.
1911 yılları arasında 182 sayı
çıkan Sırat-ı Müstakim’in ye-
rine, 1912 yılından sonra Se-
bilürreşad adıyla çıkmaya baş-
lamıştır.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete