Barla Lâhikası - page 27

Bu lâhikalarda görüleceği gibi, Nur Müellifi aziz Üsta-
dımız, Risale-i Nur’un neşri, okunup yazılması gibi bizzat
Nurlarla iştigale ehemmiyet vermekte, talebelerini daima
teşvik etmektedir. Bunun lüzum ve hikmeti ise, şüphesiz
izahtan varestedir. Zîra, asrımızda kâinat fenleri ve mad-
dî ilimler revaçta olup, yeni yetişen nesiller bu ilim ve fen-
leri okudukları, hem tabiiyyun ve maddiyyunun din ve
maneviyat aleyhindeki neşriyatı, hem küfr-i mutlak cere-
yanı ki, hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a
iman hakikatine karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden,
İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdit eden, ye-
ni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak
isteyen kitap, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm
ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acip ve
dehşetli bir zamanda, elbette Risale-i Nur’a, okunmasına,
neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.
Çünkü, Risale-i Nur Kur’ân-ı Hakîm’in bir mu’cize-i
maneviyesi ve bu zamanın dinsizliğine karşı manevî atom
bombası olarak solculuk cereyanlarının maneviyat-ı kal-
biyeyi tahribine mukabil, maneviyat-ı kalbiyeyi tamir
edip ferden ferda iman-ı tahkikîden gelen muazzam bir
kuvvet ve kudrete istinadı okuyucuların kalblerine kazan-
dırıyor. Ve bu vazifeyi de yine mukaddes Kur’ân’ımızın il-
ham ve irşadıyla ve dersiyle ifa ediyor. Tefekkür-i imanî
dersiyle, tabiiyyun ve maddiyyunun boğulduğu aynı me-
selelerde tevhid nurunu gösteriyor, iman hakikatlerini
madde âleminden temsiller ve deliller göstererek izah edi-
yor. Liselerde, üniversitelerde okutulan ilim ve fenlerin
BARLA LÂHİKASI | 27 |
lışma, meşgul olma.
istinat:
dayanma.
izah:
açıkça ortaya koyma, açıkla-
ma yapma, bir konuyu ayrıntıla-
rıyla ortaya koyma, eksiksiz anlat-
ma.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin
tamamı, bütün âlemler, varlıklar.
kudret:
güç, kuvvet, takat, iktidar.
küfr-i mutlak:
kayıtsız şartsız kü-
für, mutlak küfür, hiç bir imanî
hükmü, delili, hakikati kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkâr.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
lâhika:
ek, ilâve, zeyl, sonradan
ilâve edilen, eklenen.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkalı, cismanî.
maddiyyun:
maddenin ezelî ve
ebedî olduğuna, sonradan yaratıl-
mamış bulunduğuna inananlar,
maddeye bağlı kalanlar, maddeci-
ler, materyalistler.
maneviyat:
maddî olmayanlar,
manevî olan hususlar, ruha, hisse,
inanca ait şeyler.
muaraza:
birbirine karşı gelme.
muazzam:
çok büyük, ulu, yüce.
mukaddes:
takdis edilmiş, müba-
rek, ayıp ve noksanlardan kurtul-
muş, kutsal, aziz, temiz.
müellif:
eser telif eden, kitap ya-
zan.
mukabil:
karşı, karşılık, muâdil.
nesil:
soy, zürriyet.
neşir:
kitap basma, çıkarma; her-
kese duyurma, yayma.
neşriyat:
yayın, yayınlama işi.
revaç:
rağbet, kıymet, değer.
tabiiyyun:
tabiatçılar, materyalist-
ler, tabiata tapanlar.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
tehdit:
korkutma, gözdağı verme.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, Allah’ın varlığını, birliğini, den-
gi ve ortağı bulunmadığını kabul
etme.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vareste:
kurtulmuş, beri, azade,
serbest.
vasıta:
alet, araç.
zaruret:
muhtaçlık, şiddetli ihtiyaç
içinde olma.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zuhur:
görünme, belli olma, orta-
ya çıkma.
aleyh:
karşı, karşıt.
asır:
yüzyıl.
aziz:
muhterem, saygın.
beşeriyet:
beşerîlik, insanlık.
cereyan:
akma, bir tarafa
doğru akış.
delil:
kanıt.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmiş ilimlere verilen genel
ad.
fikr-i küfrî:
küfür ve inkâr fik-
ri.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
şeyin aslı ve esası.
hikmet:
ibret dersi, göz ve fi-
kir açacak hâdise.
ifa:
bir işi yapma, bir işi ger-
çekleştirme.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlat-
ma, uyarı.
ikaz:
uyarı.
ilham:
feyiz yoluyla kalbe ge-
len mana, kalbde meydana
gelen, delilsiz olarak anlaşılan
ve insanı ibadet ve amel et-
meye götüren ilim.
ilim:
kâinat içinde meydana
gelen olayların sebep, oluş,
sonuç ve tesirleri konusunda,
aklın ölçüleri çerçevesinde
tahsil ve tecrübe ile edinilen
doğru bilgi, bilim.
iman:
hak dini kabul etme, İs-
lâm dinini kabul etme, İslâmın
gerekli olan esaslarına inan-
ma, Allah’a inanma.
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
İslâmî:
İslâm dinine mensup,
İslâm ile alâkalı, İslâma ait.
iştigal:
bir iş işleme, bir işle
uğraşmak, bir iş üzerinde ça-
1...,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26 28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,...720
Powered by FlippingBook