Takdim
“D
oğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.”
Din, vatan ve hürriyet şairi Mehmed Akif’in, Kur’ânî bir nur ve mukaddes kitabımızdan müj-
deli bir mesaj beklentisi içindeki İslâm dünyası adına bu mısralarla dile getirdiği ideal, elinizde-
ki eserin müellifi Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilen Risale-i Nur Külliyatı ile gerçek-
leşmiş; Kur’ân’ın çağımız insanına verdiği mesajlar bu eserlerle ortaya konulmuştur.
Modern çağ insanının aradığı Kur’ân yorumunu, en mükemmel şekliyle Risale-i Nur’da bul-
mak mümkündür. Bu yorum, “ruh-i aslî”yi rencide etmeden, asrın idrakine uygun izahları ihtiva
eden bir hususiyete sahiptir. Risale-i Nur, Kur’ân’ın bu asra bakan mesajını anlayıp yorumlama
hususunda “tecdit” vazifesini ifa etmiştir.
Çağımızın hususiyetlerini derin bir vukufla tahlil ve manevî hastalıklarını isabetle teşhis eden
Bediüzzaman, “Zaman iman kurtarmak zamanıdır” formülü çerçevesinde kaleme aldığı Risale-i
Nur’la, bu zamanın manevî ihtiyaçlarına tatminkâr cevaplar veren bir iman hazinesini ortaya
koymuştur.
Neden zaman, iman kurtarmak zamanıdır?
Çünkü çağımızda iman, eski devirlerde görülmemiş hücum ve taarruzlara maruzdur. Eskiden
iman, böylesine büyük tehlikelerle karşı karşıya değildi. Cemiyetlere, büyük ölçüde teslimiyete
dayalı bir iman hâkimdi. O itibarla, büyük zatların sözleri, delilsiz de olsa kabul ediliyordu. Bu-
gün ise, materyalist cereyanların yaygın hâle gelmesi sebebiyle, bu imanı tehdit eden şüpheler
birçok zihni meşgul edecek seviyeye ulaşmıştır. Asırlardır Kur’ân aleyhine yığılagelen şüphe, iti-
raz ve evhamlar, bu asrın çalkantıları içinde yol bulup, çağın modern imkânları kullanılarak bir-
çok insana mal edilebilmiştir.
İşte Bediüzzaman Said Nursî, bu gelişmelerin, Müslümanların dahi imanını tehlikeye sokaca-
ğını görerek, bir sel gibi gelen inançsızlık telkinleri karşısında, doğrudan doğruya Kur’ân’dan il-
ham alarak telif ettiği Risale-i Nur gibi muhkem bir seddi tesise muvaffak olmuştur.
Bu eserlerde, her insanın zihnini meşgul eden ve modern çağ insanlarının da bigâne kalama-
yacağı, “Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu dünyadaki vazifem nedir?” sualleri-
ne doyurucu izahlar getirilmekte; başta Allah’a iman olmak üzere bütün iman esasları izah ve
ispat edilmekte; bu konularda fen ve felsefe adına ortaya konulan şüphe ve sualler ikna edici
bir üslûpla cevaplandırılmakta; ilimle dinin uzlaşmazlığı yolundaki iddialar püskürtülerek, ilme
din namına sahip çıkılmakta; İslâm’ı dejenere etmek maksadıyla girişilen tahrifatçı tahrip teşeb-
büsleri boşa çıkarılmakta; maddeci anlayışa bina edilen medeniyetin insanlığı sürüklediği mane-
vî buhranlar, Kur’ân’ın tevhit ve haşir gibi geniş hakikatlerine dair aklı doyuran, ruhu okşayan,
kalbi tatmin eden tatlı izahlarla tedavi edilmekte; ruhun ve kalbin vazifesizliğinden doğan sıkın-
tıların sürüklediği sefahat ve başıboşluk hâli, Kur’ân mesajıyla izale edilmektedir.
BARLA LÂHİKASI | 17 |
T
AKDİM