İstanbul’a gelip üçer ay İstanbul’da kaldığı 1952-1953 ta-
rihlerinde ve daha sonra yine Emirdağ’ında iken talebe-
lerine yazdığı mektuplar ve mahkemelere ve davalara te-
mas eden meselelere dair müteaddit bahislerdir.
1953’ten sonra ikamet eylediği Isparta’da da ara sıra
yazdığı mektuplar da vardır. Eskişehir, Denizli ve Afyon
cezaevlerinde iken hapisteki talebelerine yazdığı pek kıy-
mettar hapishane mektupları ise, yine Müellif-i Muhte-
rem Hazret-i Üstadın neşrini tensibiyle
Şualar
mecmu-
asında aynen neşredilmiştir. Bu lâhikalarda geçen tale-
belerin mektupları, Nurlardan aldıkları feyz-i iman, ihlâs
ve sadakatlerini, şehamet-i imaniyelerini ifade ile Üstad-
larına arz etmek ve teşekküratlarını bildirmekle, bu
zamanda zuhur eden bu ders-i Kur’âniyenin muhatapla-
rı olduklarını izhar ediyor ve Risale-i Nur’un hakkaniye-
tine ve Hazret-i Üstadın davasına birer şahit hükmünde
bulunuyor.
Risale-i Nur’un telifi ve neşriyle beraber bu lâhika mek-
tuplarının zuhuru, devamı ve neşri, bizzat Muhterem Mü-
ellifi tarafından yapılması ve tensip edilmesi ve mütead-
dit mektuplarda da bu lâhikaların kıymetini ifade buyur-
maları ve nazara vermeleri, herhalde bu lâhikaların ehem-
miyetini tebarüze kâfidir.
Evet, Risale-i Nur’un telifi, zuhuru ve neşri ile beraber
hizmet-i Nuriyenin ve ders-i Kur’âniyenin taliminde ve ifa-
sında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde ve uzun bir za-
mandaki hizmetin devamında vaki olacak binler ahval
BARLA LÂHİKASI | 25 |
herkese duyurma, yayma.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
taallüm:
öğrenme, belleme.
talim:
ders verme, öğretme.
tebarüz:
belli olma, görünme, ba-
riz hale gelme.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
tensip:
uygun görme, münasip
kılma, uygun bulma.
teşekkürat:
teşekkürler, minnet,
memnuniyet ve şükür ifade et-
meler.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin, özel isim yerine ge-
çen bir sıfatı; öğretici, öğretmen.
vaki:
olmuş, meydana gelmiş.
zuhur:
görünme, meydana çıkma.
ahval:
haller, durumlar.
arz:
sunma, bildirme.
bahis:
konu.
ders-i Kur’âniye:
Kur’ân der-
si, Kur’ân’a ait ders.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
feyz-i iman:
iman bereketi.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk, hak ve doğruluktan
ayrılmama.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ifa:
bir işi yapma, bir işi ger-
çekleştirme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
ikamet:
oturma, bir yerde kal-
ma.
izhar:
ortaya koyma, açığa çı-
karma, gösterme.
kâfî:
yeterli.
kıymet:
değer.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
lâhika:
ek, ilâve, zeyl, sonra-
dan ilâve edilen, eklenen.
mecmua:
yayın, dergi, kitap.
meslek-i Nuriye:
nur mesleği,
nur meşrebi; Risale-i Nur mes-
leği, yolu.
müellif:
eser telif eden, kitap
yazan.
müellif-i muhterem:
saygıde-
ğer yazar.
muhatap:
kendisine söz söy-
lenen kimse, kendisiyle konu-
şulan kimse.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete lâyık, aziz, saygın.
münasebet:
ilgi, ilişki, müna-
sebet.
müteaddit:
çok, bir çok.
nazar:
dikkat.
neşir:
kitap basma, çıkarma;