"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tefekkür, gafleti izale eder

Risale-i Nur'dan
23 Eylül 2019, Pazartesi

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Kevn ve vücud sahasında durup ahval-i âleme dikkat eden adam hadsî bir sür’atle anlar ki tesir ve faaliyet latif, nurânî, mücerred olan şeylerin şe’ni olduğu gibi infial, kabiliyet, teessür de maddî, kesif, cismânî şeylerin hassasıdır. 

Evet, misal olarak semadaki nur ile yerdeki şu kocaman dağa bak: O nur, semada iken ziyasıyla yerde iş görür, faaliyettedir. O dağ ise azametiyle beraber faaliyetsiz yerinde oturuyor; ne bir tesiri var ve ne de bir fiili var.

Ve keza, eşya arasında vukua gelen fiillerden anlaşılıyor ki hangi bir şey lâtif, nurânî ise sebep ve fâil olmaya kesb-i liyakat eder; kesafeti nisbetinde de infial ve müsebbebiyet mertebesine yaklaşıyor. Bundan anlaşılıyor ki, esbab-ı zâhiriyenin hâlıkıyla, müsebbebatın mûcidi, ancak ve ancak Nurü’l-Envar, Sâni-i Ezelî’dir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Tefekkür, gafleti izale eder; dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvalinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilât ile tetkikat yap. Fakat âfâkî, hâricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmalî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfâkî tefekkür dipsiz denize benziyor, sahili yoktur; içine dalma, boğulursun.

Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmalî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır, evham seni havalandırır, enaniyetin kalınlaşır; gafletin kuvvet bulur, tabiata kalbeder. İşte dalâlete îsâl eden kesret yolu budur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

İnsan ne kadar cahil ve gafildir, ne kadar yolunu şaşırmış, nefsine zarar veriyor. Dokuz vecihle menfaati muhakkak, yalnız bir vecihle zararı mevhum olan büyük bir hayr-ı azîmi terk, dalâleti irtikâb eder.

Evet, Sofestaînin bir şüphesi için, binlerce menfaat delilleri olan hidayeti terk ediyor. Halbuki insan çok vehham, ihtiyatlı olduğuna nazaran, dünyevî bir işte onda bir zarar ihtimali varsa, içtinab eder; ahiret işi olursa, onda dokuz zarar ihtimali olduğu halde, içtinab etmez. İşte cehalet bu kadar olur.

Mesnevî-i Nuriye, Habbe (Zeylü’z-Zeyl), s. 162

LÛ­GAT­ÇE:

bâtın: İç, iç yüz, iç kısım.

enaniyet: Benlik, gurur.

esbab-ı zâhiriye: Görünürdeki sebepler.

evham: Vehimler, kuruntular.

fezleke: Hülâsa, netice, muhtasar, özet.

hadsî: Sezgiye dayalı.

i’lem eyyühe’l-aziz: Bil ki ey aziz.

infial: Etkilenme, etki altında kalma; dış etkenle harekete geçme.

îsâl: Ulaştırma, eriştirme.

kesb-i liyakat: Lâyık olma, ehliyet kazanma.

kesret: Çokluk.

kevn: Olma, oluş.

mücerred: Soyutlanmış olan, cisim halinde bulunmayan.

müsebbebiyet: Sonuç oluş.

Sofestaî: Eski Yunan felsefesinde hiçbir şeyin mutlak hakikatinin olmadığı, her şeyin ölçüsünün insanın bilgisine dayalı olduğu inancını savunarak değerleri ve ahlâkı sorgulayarak tahrip etmeye çalışan kimse.

şe’n: İş, durum, özellik, yapı.

takarrüb: Yakınlaşma, yaklaşma, yanaşma.

teemmül: İnceden inceye, etraflıca düşünme.

vahdet: Birlik.

ziya: Işık.

zulümat: Karanlıklar.

Okunma Sayısı: 5881
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı