Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimî tesanüd ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder.
Bu havalide dahi belki çok yerlerde, sizin faaliyetinizden şevke gelip Risale-i Nur ziyade tevessü ettiğinden, ehl-i dünyayı düşündürüyor, nazar-ı dikkati celb ettiriyor. Bazı ufak tefek ilişmek de ondan ileri geliyor. İhtiyat her vakit olduğu gibi yine lâzımdır. Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahü Anh iki defa “Sırran tenevveret” [Gizli olarak nurlanır. (Celcelûtiye)] demesi, “Risale-i Nur perde altında tenevvür ve tenvir eder” diye işaret ediyor. Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimî tesanüd ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder; içinizdeki şahs-ı manevînin fikrini, o meşveretle bildirir.
Kardeşiniz ve sizinle dünyada, berzahta, ahirette müteşekkirâne iftihar eden ve edecek, hizmet-i Kur’âniyede arkadaşınız
Said Nursî
Kastamonu Lahikası, s. 135
***
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Birden ruhuma gelmiş bir endişeyi beyan ediyorum.
Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur’un elmas kılınçlarına mukabele edemedikleri için şakirdleri içinde, derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek, meşrepler veya hissiyatları muhalefetinden, zayıf damarları bulup şakirdler içindeki tesanüdü sarsmak istediklerini hissettim ve anladım.
Sakın, çok dikkat ediniz; içinize bir mübayenet düşmesin. İnsan hatadan hâlî olamaz fakat tevbe kapısı açıktır. Nefis ve şeytan, sizi kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk
ettiği vakit deyiniz ki: “Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi, Risale-i Nur’un en kuvvetli râbıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla, dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek vazifemizdir” deyip, nefsinizi susturunuz. Medâr-ı niza’ bir mesele varsa, meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız. Herkes bir meşrepte olmaz. Müsamaha ile birbirine bakmak, şimdi elzemdir.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ederiz.
Kastamonu Lahikası, s. 242
***
Sakın, dikkat ediniz! İhtilâf-ı meşrebinizden ve zaif damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden ehl-i dalâlet istifade edip birbirinizi tenkit ettirmeye meydan vermeyiniz. Meşveret-i şer’iye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. İhlâs Risalesinin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa az bir ihtilâf, bu vakitte Risale-i Nur’a büyük bir zarar verebilir.
Kastamonu Lahikası, s. 245
LÛGATÇE:
ihtilâf-ı meşreb: ahlâk ve huyların farklılığı, çeşitliliği.
mabeyn: ara.
medâr-ı niza’: çekişme sebebi.
meşveret-i şer’iye: dine, Şeriata uygun olarak yapılan meşveret.
mübayenet: muhalefet, uyuşmazlık, zıtlık.
şakird: talebe.
tenevvür: nurlanma, parlama, aydınlanma.
tenvir: nurlandırma, aydınlatma, ışıklandırma.
tesanüd: dayanışma, birbirine dayanma ve destek olma.
teşettüt: dağınık olma, perişaniyet.
tevessü: genişleme, yayılma.