Sekizinci Sual: Bir fırka kendisine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nokta-i asabiyesine daima dokundura dokundura zorla herkesi meşrutiyete muhalif gibi gösterse ve herkes de onların kendilerine taktığı ism-i meşrutiyet altında olan muannid istibdada ilişmiş ise, acaba kabahat kimdedir?
Dokuzuncu Sual: Acaba bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibahe etse, sonra da zayiat vuku bulsa; kabahat kimdedir?
Onuncu Sual: Fikir ve söz hürriyeti verilse, sonra da muaheze olunsa; acaba bîçare milleti ateşe atmak için bir plân olmaz mı? Böyle olmasa idi, başka bahaneyle mevki-i tatbike konulacağı hayale gelmez mi idi?
On Birinci Sual: Herkes meşrutiyete yemin ediyor. Halbuki ya müsemma-i meşrutiyete kendi muhalif veya muhalefet edenlere karşı sükût etse, acaba keffaret-i yemin vermek lâzım gelmez mi? Ve millet yalancı olmaz mı? Ve masum olan efkâr-ı umûmiye; yalancı, bunak ve gayr-i mümeyyiz addolunmaz mı?
Elhâsıl: Şedid bir istibdat ve tahakküm, cehalet cihetiyle şimdi hükümfermadır. Güya istibdat ve hafiyelik tenâsuh etmiş. Ve maksat da Sultan Abdülhamid’den istirdad-ı hürriyet değilmiş. Belki, hafif ve az istibdadı, şiddetli ve kesretli yapmakmış!
Yarım Sual: Nazik ve zayıf bir vücud ki, sivrisineklerin ve arıların ısırmasına tahammül edemediği için, gayet telâş ve zahmetle onları def’e çalışırken; biri çıksa, dese ki: “Maksadı sivrisinekleri, arıları def’ etmek değil, belki büyük aslanı ikaz edip kendine musallat etmek ister.” Acaba böyle demekle hangi ahmağı kandıracaktır?
Sualin diğer yarısı çıkmaya izin yoktur.
Tarihçe-i Hayat, s. 85
LÛGATÇE:
efkâr-ı umûmiye: kamuoyu.
gayr-i mümeyyiz: temyiz çağına gelmemiş, iyi ile kötüyü birbirinden ayıramayan.
hafiyelik: başkaları hakkındaki gizli işleri araştırıp haber verme işi.
hükümferma: hüküm süren,
hükmünü geçiren.
ibahe: mübah kılmak, helâl etmek, sevap veya günah olmamak, bir şeyin yasak ve haram olmaktan çıkması, izin vermek.
istibdat: kanuna ve nizâma tâbî olmayan, keyfî, baskıcı yönetim; zulüm ve tahakküm.
istirdad-ı hürriyet: hürriyeti geri almak.
muaheze: sorgulama, hesaba çekme.
muannid: inatçı.
müsemma-i meşrutiyet: meşrutiyetin isim olduğu mana, meşrutiyet denilen şey.
şedid: şiddetli.
tahakküm: zorbalık etme; zorla hükmetme, manevî baskı.
tenâsuh: bir suret çıkarıp başka bir suret giyme, başka bir şekle bürünme.