Haccın içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki düşmana milyonlarla İslâm’ı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.
Rüyanın Zeyli
Rüya hacda sükût etti. Çünkü haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musîbeti değil, gadap ve kahrı celbetti. Cezası da keffaretü’z-zünub değil, kessaretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus tearüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki düşmana milyonlarla İslâm’ı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.
İşte Hind, düşman zannederek, hâlbuki pederini öldürmüş, başında oturmuş bağırıyor.
İşte Tatar, Kafkas, öldürülmesine yardım ettiği şahıs, bîçare valideleri olduğunu, “Ba’de harabi’l-Basra” anlıyor. Ayak ucunda ağlıyorlar.
İşte Arap, yanlışlıkla kahraman kardeşini öldürüp, hayretinden ağlamayı da bilmiyor.
İşte Afrika, biraderini tanımayarak öldürdü, şimdi vaveylâ ediyor.
İşte âlem-i İslâm, bayraktar oğlunu gafletle bilmeyerek öldürmesine yardım etti, valide gibi saçlarını çekip ah u fizar ediyor.
Milyonlarla ehl-i İslâm, hayr-ı mahz olan sefer-i hacca şedd-i rahl etmek yerine, şerr-i mahz olan düşman bayrağı altında dünyada uzun seyahatler ettirildi. “Fa’tebirû” [Bundan ibret alın!]
“Zaruretler haramı helâl kıldığı gibi, zorlukları da kolaylaştırır.”
Korkaklıkta darbımesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-i cinsiyesiyle camusa saldırır. İşte dehşetli bir cesaret!..
Hem darbımesel olmuş, keçi, kurttan havfı, “ıztırar” vaktinde mukavemete inkılâb eder, boynuzuyla kurdun karnını deldiği vakidir. İşte harika bir şecaat!..
Fıtrî meyelân, mukavemetsûzdur. Bir avuç su, kalın bir demir gülle içinde atılsa, kışta soğuğa maruz bırakılsa, meyl-i inbisat demiri parçalar.
Evet, şefkatli tavuk cesareti, hamiyetli keçi ıztırarî şecaati gibi fıtrî bir heyecan, demir güllede su gibi zulmün bürudetli husumet-i kâfirânesine maruz kaldıkça her şeyi parçalar. (Rus mojikleri buna şahittir.)
Bununla beraber imanın mahiyetindeki hsrikulâde şehamet, izzet-i İslâmiyenin tabiatındaki âlempesend şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu’cizeleri gösterebilir.
Bir gün olur elbette doğar şems-i hakikat
Hiç böyle müebbet mi kalır zulmet-i âlem.
Eski Said Dönemi Eserleri, Sünûhat, s. 360
Lûgatçe:
bürudetli: Soğuk.
havf: Korku, korkma.
hayr-ı mahz: Tam hayır, hayrın ta kendisi.
keffaretü’z-zünub: Günahların affı için Allah tarafından verilen kefaret hükmündeki hastalık ve musîbetler.
kessaretü’z-zünub: Günahların çoğalması.
maslahat-ı vâsia-i içtimaiye: Toplum hayatına dair geniş faydalar.
meyl-i inbisat: Genişleme meyli, yayılma isteği.
Rus mojikleri: Rus köylüleri.
şedd-i rahl: Yola çıkma, yolcu olma.
siyaset-i âliye-i İslâmiye: İslâmın yüce siyaseti.
tazammun etmek: İçine almak, içermek.
tearüf: Birbirini tanıma, tanışma.
teavün: Yardımlaşma.
teşrik-i mesai: Birlikte çalışma, işbirliği yapma.
tevhid-i efkâr: Fikir birliği.
uhuvvet-i İslâmiye: İslâm kardeşliği.