Feraizin terkinde doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalâlete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir?
(Dünden devam)
Tâsian: Sizin bu İstiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âlî hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven, cumhur-u mü’minîndir ve bilhassa tabaka-i avamdır ki sağlam Müslümanlardır; sizi ciddî sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi evâmir-i Kur’âniyeyi imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz, maslahat-ı İslâm namına zarurîdir. Yoksa İslâmiyetten tecerrüd eden bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu Frenk mukallidleri, avam-ı Müslimîne tercih etmek, maslahat-ı İslâm’a münafi olduğundan, âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdad edecek.
Âşiren: Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa, hayatından vazgeçmiş mecnun bir cesur lâzım ki, o yola sülûk etsin. Şimdi, yirmi dört saatten bir saati işgal eden farz namaz gibi zaruriyat-ı diniyede yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var. Yalnız gaflet ve tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevî olabilir. Halbuki feraizin terkinde doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalâlete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder?
Bahusus, bu güruh-u mücahidin ve bu yüksek meclisin ef’ali taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek; ikisi de zarardır. Demek, onlarda hukukullah, hukuk-u ibâdı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür ve icmaı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delâili dinlemeyen ve safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla hakikî ve ciddî iş görülmez.
Mesnevî-i Nuriye, s. 114
LÛGATÇE:
cumhur-u mü’minîn: mü’minlerin oluşturduğu topluluk.
evâmir-i Kur’âniye: Kur’ân’ın emirleri.
feraiz: farzlar.
hukuk-u ibâd: kulların hukuku.
imtisal: uyma, gerekeni yapma.
intibah: uyanış.
ittisal: bitişme, birleşme.
maslahat-ı İslâm: İslâmın yararına olan.
sırr-ı tevatür ve icma: çok insanların birleşmeleri ve bildirmeleri esası.
sülûk: bir yola girme, bir yol tutma.
tabaka-i avam: halkın alt tabakası.
tâsian: dokuzuncu olarak.