Bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir. Birinci kelime: “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.” İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
- “Şu âlemin ihtilâli nedir?”
- “Sa’yin sermaye ile mücadelesidir.”
- “Acaba ikisini barıştırmak çaresi yok mudur?”
- “Evet, vücub-u zekât ve hurmet-i ribâ, karz-ı hasen şerâit-i sulhiyedir. Şu riba taşını altından çeksek, şu zalim medeniyet kasrı çökecektir.”
Eski Said Dönemi Eserleri,
Rumuz, s. 369
***
Bu devirde su-i istimalât o dereceye vardı ki bir sermayedar, kendi yerinde oturup bankalar vasıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir bîçare amele, sabahtan akşama kadar tahte’l-arz madenlerde çalışıp kût-u lâyemut derecesinde on kuruşluk bir ücret kazanıyor. Şu hal, müthiş bir kin, bir iğbirar verdi ki avam tabakası havassa ilân-ı isyan etti. Şu asrın tabiriyle sosyalistlik, Bolşeviklik suretinde, evvel Rusya’yı zîr ü zeber edip geçen Harb-i Umumîden istifade ederek her yerde kök saldılar.
Mektubat, s. 431
***
İşârâtü’l-İ’câz’da ispat edildiği gibi, bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir.
Birinci kelime: “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.”
İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
Evet, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede havas ve avâm, yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle rahatla yaşarlar. O muvazenenin esası ise, havas tabakasında merhamet ve şefkat; aşağısında, hürmet ve itaattir. Şimdi birinci kelime havas tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir; ikinci kelime avâmı kine, hasede, mübarezeye sevk edip, rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selbettiği gibi; şu asırda, sa’y, sermaye ile mübareze neticesi, herkesçe malûm olan Avrupa hâdisat-ı azîmesi meydana geldi.
İşte medeniyet, bütün cemiyat-ı hayriye ile ve ahlâkî mektepleriyle ve şedid inzibat ve nizâmâtıyla, beşerin o iki tabakasını musalâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin iki müthiş yarasını tedavi edememiştir. Kur’ân, birinci kelimeyi esasından vücub-u zekât ile kal’ eder, tedavi eder; ikinci kelimenin esasını hurmet-i riba ile kal’ edip, tedavi eder. Evet, âyet-i Kur’âniye, âlem kapısında durup, ribaya “Yasaktır!” der. “Kavga kapısını kapamak için banka kapısını kapayınız!” diyerek, insanlara ferman eder. Şakirdlerine, “Girmeyiniz!” emreder.
Sözler, s. 459-460