"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kelebek etkisi ve şevk unsuru

Ömer Faruk Yıldız
19 Şubat 2017, Pazar
Kitab-ı kebiri kâinat olan dünyamızı, Allah ezelî ilim ve iradesiyle, kusursuz ve en güzel biçimde yaratmıştır.

Öyle bir düzen, ölçü ve uyum içinde yaratmıştır ki, dünyamızdan 1000 defa daha büyük, saatte 700.000 km sür’atle dönen gök cisimlerini havada direksiz durdurur, asla isyan ettirmez ve karışıklık çıkmasına izin vermez. Öyle bir uyum ki, her şey her şeyle alâkadardır.

Edward N. Lorenz’in 1963’te hava durumuyla ilgili çalışmalar yaparken bulduğu kelebek etkisi adlı teorisi bu alâkadarlığı ispat ediyor. 

Kelebek etkisi adlı çalışmayı N. Lorenz şöyle örnekler: ‘‘Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına kopmasına sebep olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına sebep olabilir’’. Kelebeğin ufak hareketiyle oluşan minik rüzgâr, büyük fırtınanın başlangıcıdır. Küçük bir dokunuşta, küçük bir farkta büyük değişimler meydana gelebilir. Meselâ, bir insan kendi îmanını kurtarsa, daha sonra ailesinin îmanını kurtarsa, ailesinin her şahsı da tanıdıklarının îmanını kurtarsa, o tanıdıklarının da her biri başka îmanlar kurtulmasına vesile ola, bu böyle devam edip gelse bir milletin ebedî hayatı kurtulmuş olur. Verdiğimiz örnekteki gibi aslında herkes her bir şeyle alâkadardır. Tabiî ki ‘‘kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi’’ (Asa-yı Musa, 2013, s. 60) olan insan da bu alâkadarlıkla alâkadardır. İnsan bu kâinatın küçük bir misalidir. En başta insan saçı ormanlara, damarları nehirlere, kemikleri dağlara, beyin hücreleri kâinata, hücre bölünmesi yıldız patlamasına ve gözü nebula bulutlarına benzemesiyle ‘‘şu kâinatın bir misal-i musağğarı olduğundan, âdeta âlemde ne varsa insanda numunesi vardır.’’ (Sözler, 2016, s. 315)

İnsanın kâinatla olduğu gibi kendi türüyle de bağlantısı vardır. İnsanın yaptığı küçük bir; fedakârlık, iyilik ve hizmet büyük güzelliklere sebep olabilir veya yaptığı küçük bir; tembellik, gıybet, bencillik büyük kötülüklere sebep olabilir. Bu olaylar gerçekleşse de biz her zaman fark edemeyebiliriz, çünkü kelebeğin kanat çırpışındaki oluşan rüzgârın büyüyerek giden yörüngesinden çıkmış olabiliriz.

Risale-i Nur’un ilk yazıcılarından Şamlı Hafız Tevfik, o zamanlar Barla gibi kimselerin uğramadığı bir köyde yazılan Risaleden sonra Üstad Bediüzzaman’a ‘‘Üstadım, bize uzun uzun cümlelerle bu eserleri yazdırıyorsun. Bunları kim okuyacak?’’ diye sorar. 

Bediüzzaman Hazretleri, başını kaldırıp, şevkle, talebesi Şamlı Hafız Tevfik’e bakarak: ‘‘Ben bu eserleri dünyaya okutacağım!’’ der. Üstad Bediüzzaman kelebek etkisini biliyor olsa gerek ki talebesinin bu gayretinin varacağı yeri söylüyor. Barla’da ilk olarak şevkle yazılan Haşir Risalesi’yle çırpılan kanatın oluşturduğu rüzgâr bugün bütün dünyayı ferahlatıyor.

Şevk insanı başarıya götüren araçtır, hareket noktasıdır, “ben de varım” belirtisidir. Hayatını devam ettirebilmesi için insan şevkini yitirmemesi gerekir, hayat şevkle anlam kazanır. Şevk paylaşılan bir şeydir, aynı zamanda kaçırılan bir şeydir. Kişi şevklenirse; ailesi akrabaları, çevresi, milleti ve bütün İslâm âlemi şevklenir, ama kişi tembelleşse, ümitsizliğe kapılsa bütün âlem-i İslâm aynı şeyi yaşar. Tıpkı kelebeğin kanat çarpmasında ki etki gibi. Şevk öyle önemlidir ki; Mevlânâ Celâleddîn Hazretleri, çok merhametli bir zat olmasına rağmen 1 haftadır hantallık halinde olan katırın durumunu görünce bu halin talebelerine de sirayet edeceğini bildiğinden, bölgenin en değerli katırı olduğu halde tembelleşen katırı talebelerine sattırmıştır.

Birçok unsurda olduğu gibi şevklendirme unsurunda da hareket ufaktan büyüğe doğru olabilir. Yani tepeden tabana şevklendirme diye bir şey söz konusu değil. Şevk insanın kendisinden başlar ve dalga dalga yayılır. 

İnsanlar birbirine şevk verebilir. Bu şevklendirme ortama ve düşünceye göre değişir. Müslüman ve dindar bir kişiye Peygamberimiz’in (asm) çektiği zorlukları yine de şevkinin kırılmamasını, sonucunda mücadelesini kazanmasını anlatınca heyecanlanabilir. Ama bu Müslüman olmayan birisine tesir etmeyecektir.

Kişi harekete geçmek için şevklenmeyi beklememesi gerekir. Çünkü bu fıtrata aykırıdır. Allah her insana bu unsuru yerleştirmiştir. O unsuru canlandırmak veya öldürmek kişiye bırakılmıştır. Bazen yaşanılan bir duygu, okunulan bir cümle, ihtiyacın hissedilmesi, hırslanmak insanın şevkini harekete geçirebilir.

İnsan şevkini idare edebilmelidir, yani şevkini nefsinin emrine vermeyip, aklını kullanarak iradesiyle hareket etmelidir. 

Okunma Sayısı: 5588
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    19.2.2017 03:21:35

    Bir of ceksem karsiki daglar yikilir diyenin mübalagasinda ve mazlumun ah cekmesindeki potansiyelde bir hakikat payi gizli ki kelebegin kanat cirpmasindan daha az bir etki degil.

  • Yusuf

    19.2.2017 02:39:51

    Tebrik ederim kardeşim çok güzel tespitler var. Şevk unsurunu kelebek etkisiyle birlestirmen de bir harika olmuş, başlı başına bir şevk kaynağı yazısı olmus Kalemine sağlık

  • 672 khk magduru

    19.2.2017 01:00:01

    Allah razı olsun. Emeginize saglık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı