Bilindiği gibi, ülkemizde eğitim ve öğretimin resmiyette ismi “Millî Eğitim”dir. Daha önce bu isim “Maarif”* ve bu işleri yürüten devlet dairesine verilen isim de Maarif Vekâleti (Bakanlığı) idi.
1960 hain darbesini yapan cuntacılar, koyu ırkçılık fikrini ön plâna çıkararak, Maarif yerine Millî Eğitim ismini vermişlerdir. Dolayısıyla eğitim ve öğretim işlerini yürüten devlet dairesinin ismi, önceleri “Maarif Vekâleti” iken, 1960’dan sonra “Millî Eğitim Bakanlığı” olarak değiştirilmiştir. Bu elbette ki tesadüfi olmamıştır! Kendi menfaatleri icabı, ülkemiz üzerinde büyük emeller besleyen ve büyük oyunlar oynayan ezelî düşmanlarımızın (Darbeler de onların desteği ile olmuştur ya!) ve kurtarıcı maskesi altında onların hain yerli işbirlikçilerinin plânıdır. Bunların metotları “böl, parçala, yut” prensibi, yani bölücülüktür. Bu iş için de en tesirli silâh menfi milliyetçilik, yani “ırkçılık”tır. Zira, bir ülkeyi sömürmek, o ülke üzerindeki emellerin tahakkuk ettirilmesi, o ülkenin iç işlerine karışıp, fitne tohumları ekmekle olur. Zaman gösterdi ki bunun da en tesirli yolu, ırkçılık veya diğer ifadeyle kavmiyetçilik fitnesidir!
IRKÇILIK FİKRİ NASIL GELİŞTİ
Evet, 1789 Fransız İhtilâli ile gelişen, gittikçe önce Avrupa’ya, daha sonra bütün Dünyaya yayılan bu öldürücü zehir, dünyanın, hususuyla da ülkemizin başına büyük bir belâ olmuştur.
İlk olarak Çarlık Rusya’sı (Rus Krallığı), 19. Asrın başlarında (1805’den itibaren) önce Sırpları sonra Yunanlıları kışkırtarak, Osmanlı Devleti’ne karşı isyan ettirdiler. Neticede, Sırp ve Yunan devletlerini kurdurarak Osmanlı Devleti’nden ayırdılar. Daha sonraki yıllarda, gayr-i Müslimler içerisinde, Osmanlı’nın en sadık tebaası (vatandaşı) olan Ermenileri kışkırtmaya başladılar. Neticede isyan eden Ermeniler, hem kendilerini perişan ettiler, hem de Müslüman halkımıza büyük zulümlerde bulunmuşlardır.
Bir yandan bu bölücü kışkırtmalar devam ederken, diğer taraftan İngilizler ve Fransızlar da boş durmuyor, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışıp, karıştırıyorlardı. Bilhassa İngilizler, bu konuda çok faal idi. Bütün bu menfi faaliyetlerde, ırkçılık mikrobu büyük rol oynamıştır.
İşte, bu gün Ülkemizin başına büyük bir belâ olan terörün elindeki en büyük koz, tarihî ırkçılık istismarı ve hastalığının bir uzantısıdır!
ÇARE
Gittikçe kangrene dönüşen ve çok büyük maddî ve mânevî kayıplara yol açan bu hastalığı tedavi etmenin biricik yolu “Müsbet Eğitim’den”dir! Müsbet eğitim ise; her türlü militarist fikir, görüntü ve yasaklardan ayıklanmış, imanlı, ahlâklı, maddî ve mânevî yönüyle olgun, hür düşünceli aydın vatandaş yetiştiren ve bütün insanlığa ışık tutan bir eğitimdir.
Asıl tedbir de budur!..
* Tahsil ile kazanılan ilim, bilgi, malûmat, kültür ve marifetler mânâsına gelir.