Mi’rac gece yolculuğudur. Şehadet âlemi olan dünyadan iman hakikatlerinin bütün varlığıyla görüldüğü Cennet âlemine yolculuktur.
Herkesin bir mi’racı vardır. Kimisi küçük, kimisi büyüktür.
Bazen nimet, bazen de musîbet mi’raca vesiledir.
Dünya imtihan meydanıdır. Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmemiştir. Efendimizin (asm) yolu taşlı, tozlu, dikenli, çilelidir. O zor günlerde hanımı Hz. Hatice ve yardımcısı Ebu Talip hep yanındadır. Ne var ki bir yıl içinde ikisi de peş peşe vefat eder. Bu acılara hangi yürek dayanır...
Dünyada Hz. Ebubekir’i dost edinmişse de artık gerçek dostun, Rabbinin yar ve yardımcılığına daha da muhtaçtır. Ruhu inim inim inlemekte, gönlü inip inip kalmaktadır. Yüreği yerinden çıkacak gibidir. Kendini dağlara, çöllere vursa yeridir.
SEVEN, SEVDİĞİ İLE BERABERDİR
Rabbi, Hz. Muhammed’i (asm) habib seçmiş, hatırına âlemleri halk etmiştir. Kâinat Hz. Muhammed (asm) Hatırasıdır. Fakat o gün kendisi için âlemleri yarattığı Hz. Muhammed’i (asm) acılar içinde sabırla Rabbinden gelecek teselliyi beklemektedir.
İnsan kendine yapılana katlanır da, sevdiklerine yapılana katlanamaz. Muhammed’i (asm) Rabbinin verdiği nimetlere şükrederek, musîbetlere sabrederek, hakkında takdir ettiğine rıza göstererek kulluğun sultanlığına ermiş, kendini Rabbine sevdirdikçe sevdirmiştir. Bedenin ve cismaniyetin hayatından çıkmış; ruhun, gönlün, kalbin hayatına varmış; daha dünyadayken Cennette gibi yaşar olmuştur.
Bu günse zor durumdadır. Evinin duvarı Hatice’si (ra) yıkılmış, çatısı Ebu Talip dünyadan Rabbine göçmüştür. Zahirde dünya başına çökmüştür. Evsiz, barksız, yarsız ortalıkta kalmıştır.
Hanımının (ra) ve amcası Ebu Talip’in acısı birbirine karışmıştır. Bu dünya dar, bu dünya küçük, bu dünya basıktır. Artık tutup kaldırılmalıdır. Artık göklere kaldırılmalı, dünya yaraları sarılmalıdır.
Hz. Hatice her şeyini kendisine feda ettiği, yüreğini emanet ettiği Eşini (asm) görme arzusuyla akşamlara kadar kapılarda, pencerelerde beklemiş; hasret dayanılmaz olunca ekmeğini, suyunu çıkına koymuş; ‘dayanamadım’ deyip Sevgilinin (asm) menzili Hira’ya vurmuştur kendini.
At sevenleri buluşturan binektir. Sevgilinin (asm) “Senine” isminde bir atı vardır. Üzerine biner, Cenneti hatırlatan âlemleri gezerek Rabbine hasretini giderir. Rabbinin de Burak isminde melekten bir atı vardır. Gün gelecek Habibullah’ı (asm) o atla huzuruna alacaktır.
GÖKLERE YOLCULUK
Bir gece Burak katar katar melekle göklerden yere iner. Yüreği Allah hasretiyle çöller gibi kavrulan Hz. Muhammed’in (asm) üzerine göklerden melek yağar.
Yatağından kalkar. Gece yolculuğu başlar. Burak’ın sırtında, meleklerin kanatlarında Kudüs’e gelir. Atını Sahr-ı Muallaka (muallak taş) bağlar. İki rekât namaz kılar. Sonra o taşın üzerinden Burak’ın sırtında Rabbine yükselir.
Taşın çilesi
Muallak Taşın canı çekildi çekilecektir. Bu ayrılığa dayanamaz. Hz. Muhammed’in (asm) ayrılığından enin eden kütüğe dönmüştür. Beni kimlere bırakıyorsun, der ardından koşar.
Şefkatli Sultan (asm) dayanamaz, geri döner. Hüzünle taşın gözlerinin içine bakar. Taş öylece havada kalır. Mesaj alınmıştır: O dünyada kalmalıdır.
Ah bu yarayı kim dindirsin şimdi.
Ah bu havadaki taşı kim indirsin şimdi.
Ne altı vardır ne üstü, ne sağı vardır ne solu.
Ah bu taş çatlasın, gözlerinden pınarlar aksın, Cennet ırmaklarına karışsın.
Gözyaşları pınar olmuş, aşkla abdest alınmıştır. Rabbi bu kavuşma anını bir daha, bin daha yaşamak ister.
Artık gidebilirsin, ama günde beş vakit namaz ile bana gel.
Bu bağ kopmasın, bu aşk solmasın.
DÜNYAYA YOLCULUK
Efendimiz (asm) dünyaya döner. Odasına geldiğinde yatağı hâlâ sıcacıktır. Her şey dakikalarla sınırlı bir zaman diliminde gerçekleşmiştir. O günden sonra binlerce kez namaza durur, aşkla Rabbine varır. Yıllar sonra bir gün Azrail meleği kapısını çalar. Vakit tamamdır. Dünyada zaman durur. Dünyanın saati Hz. Muhammed’in (asm) kalbi durur. Azrail ruhunu kanatlarına alıp Rabbine götürür. Artık dünya, dostu Hz. Ebubekir’e emanet…
İnsanın dünyada bir eşi, bir de dostu vardır.
Gerisi külliyyen yalandır. Eşi, hakikat elçisidir. Dostu, Rabbinin dostudur. Onurlu ve nurlu bir hayat yaşamak için elçiye, dosta ihtiyaç vardır.
Ne güzeldir eşinle, dostunla Efendimizi (asm) ve Rabbimizi anlatan Nurlu eserleri okuyarak ruhun mi’racına varmak…
Ne güzeldir dünya yaralarını Habibullah (asm) sohbetiyle sarmak.
Ne güzeldir peygamber aşkıyla alev alıp, yana yana etrafını kandil gibi aydınlatmak.
Ne güzeldir her daim Rabbine sığınıp mi’racın kapılarını aralamak.
Değil mi ki kadrini bilene musîbet de, nimet de Sevgiliye götüren mi’racdır.
Değil mi ki Mi’raca çıkmak isteyen için Burak hep kapıdadır.
Değil mi ki Mi’raca çıkmak isteyen için göklerin kapısı daima açıktır.
Değil mi ki kadrini bilen için her gece Kadir, her yolculuk Mi’racdır