"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kar niçin yağar?

Mustafa NUTKU
07 Ocak 2016, Perşembe
Çocuklara sorarlar: “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan çıkar?”

Bu soruya benzetmeye çalışıp sorsak: “Kar yağdığı için mi hava soğuk olur; hava soğuk olduğu için mi kar yağar?” İki soru birbirine benzese de, cevapları birbirine benzemez.

Okullarda, ders kitaplarında, ansiklopedilerde vb. kitaplarda “Kar niçin yağar?” başlığı altında söylenenler, aslında “kar”ın niçin değil, nasıl yağdığına dairdir. “Nasıl?” ve “Niçin?” soru edatlarının kullanılış yerlerinin doğru seçimine ekseriya dikkat edilmez. “İlim” ve “bilim” kelimelerinin doğru yerlerde  kullanılmadığına da çok rastlanır. “İlmî hakikatlar” ve “bilimsel gerçekler” de, her zaman birbirinin yerine kullanılabilecek mânâda değildir.

Yale Üniversitesi profesörlerinden Prof. Dr. Arthur Thomson, bu yanlışlığı şöyle izah ediyor: “‘Hakikat yalnız bilimin gösterdiğidir’ demek doğru değildir. Çünkü bilim şunları arar: Bu nedir ve hangi sebeplerle meydana gelmiştir? Şunlar ise: ‘Bu niçin böyledir? Bunun mânâ ve gayesi nedir?’ Bilimin sahasına girmez. Her şeyin ‘niçin’i bilimi aşar, bu bilimin ötesidir. Bu problemleri felsefe cevaplandırmaya çalışır. Felsefenin de sükût ettiği hallerde, beşerin imdadına din yetişir ve bizi huzura sevk eder.”

“Kar niçin yağar?” sorusuna cevap olarak söylenecek doğru bilgiler, “kar”ın yağmasının hikmetleridir. Bu hikmetleri, “kar”ın kendisinden bilmek büyük bir yanlış olur. Bunlar, “İlâhî hikmetler”dir. Kar, bütün varlıkları yaratan, idare eden Allah’ın (cc) Hakîm isminin, diğer bazı isimleriyle birlikte tecellîleri sebebiyle yağar.

“Kar”ın nasıl yağdığının cevabı ise, fen kitaplarında bu mevzuda yazılanlardır. 

Aslında, yalnız karın yağmasında değil, etrafımızdaki varlık âleminde gördüğümüz ve göremediğimiz her şeyde, Allah’ın (cc) diğer bazı isimleri ile birlikte, bilhassa Hakîm isminin tecellîleri vardır. Çünkü, bu dünya dârü’l-hikmet; insanın ölüm kapısından geçerek gideceği âhiret âlemi ise dârü’l-kudrettir. Yani bu dünyada olanlar, Allah’ın (cc) koyduğu sebebler perdesiyle cereyan eder; bu sebebleri yapan ve çalıştıran Müsebbibü’l-esbâbı (bütün sebebleri meydana getiren Allah’ı) bu sebebler perdesinde takılıp kalmadan tanımak da, insanın bu dünyada aklıyla en mühim imtihanıdır. Âhirette ise, insanın aklıyla imtihanı olmadığından, Allah (cc) kudretini sebebler perdesini kullanmadan doğrudan tecellî ettirir.

Bu dünya dârü’l-hikmet ise, “Hikmet” ne demektir? Bir âyet-i kerîmede: “Kime hikmet verilmişse, işte ona pek çok hayır verilmiştir.” (Bakara Sûresi, 2/269) denildiğinden, hem erkeklerde hem kadınlarda isim olarak da kullanıldığına çok rastladığımız “Hikmet” kelimesinin mühim mânâsına dikkat çekmekte fayda vardır. 

Hikmet kelimesinin lügat manâsı: “İnsanın, mevcudâtın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapması sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâl ve haricî, batınî keyfiyetlerinden bahseden ilim. (Buna İlm-i Hikmet deniyor.) *Herkesin bilmediği gizli sebep. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye. *Ahlâka ve hakikata faydalı kısa söz. *Sır *Bilinmeyen nokta. İlim, adalet ve hilmin birleşmesinden doğan değerli sıfat (Kuvve-i  akliyenin vasat mertebesidir; Hakkı hak bilip imtisal etmek, bâtılı bâtıl bilip içtinab etmektir. (İ. İ’câz) *Allah’a itaat, fıkıh ve sâlih âmel. Allah’tan haşyet ve takvâ. Verâ’. *Akıl, söz ve harekette uygunluk. *Hak emre uymak *Allah’ın yarattıklarında tefekkür.” (İslâmî, İlmî, Felsefî Yeni Lügat, A. Yeğin).

Şimdi, bu hikmetler dünyasında; “Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kâinattaki ve yaradılıştaki ilâhî gaye” manâsındaki, ilk sorumuzun cevabı olabilecek karla alâkalı bir hikmetten bahsedebiliriz.

Şöyle ki: Kar yağması, havanın soğuk olduğunu gösterir; fakat kar yağdığı için hava soğumaz; aksine, kar yağması havanın soğuğunu azaltır. 

Bunun nasıl olduğunun, bu sebebler dünyasında bazılarının Asıl Fiil Sahibi’nden bahsetmeyerek “tabiat kanunları” dediği “âdetullah kanunları” ile  izahı şöyledir: Bir gram katı maddenin erimesi için gerekli ısıya o maddenin “erime ısısı” denir. Buz, 0’C de su haline gelirken gram başına 80 kalori ısı alır. Bu, suyun katı hali olan buzun erime ısısıdır. Su, buz haline gelirken erime ısısını verir ve her bir gram suyun donup kar kristali haline gelmesi esnasında, atmosfere seksen kalori ısı verilir. Bu hesaba göre, 10 ton kar yağmakla atmosfere verilen ısı, yüz kilo iyi cins maden kömürünün yanmasıyla verdiği ısıya eşittir. 

Bunun hesap şekli basittir: 10 ton= 10.000.000 gram. Bu kadar suyun kar haline gelirken atmosfere verdiği ısı= 10.000.000 x 80 kalori= 800.000.000 kalori. Bir gram iyi cins maden kömürünün yanmasıyla verdiği ısının da 8.000 kalori olduğu göz önüne alınırsa, on ton suyun kar haline gelirken verdiği ısı: 800.000.000 / 8.000= 100.000 gram= 100 kilogram iyi cins maden kömürünün verdiği ısı, 10 ton karın suyun donmasıyla teşekkülü esnasında, atmosfere verdiği ısının karşılığı olarak bulunur. (Benzeri bir hesapla, 0’C civarında 10 ton yağmurun teşekkülü esnasında atmosfere verilen ısının da, yaklaşık 750 kilogram iyi cins kömürün yanmasıyla verdiği ısı kadar olduğu bulunur.)

Atmosferdeki suyun kar haline gelirken verdiği bu ısı, kışın soğuğunun şiddetini kırmaktadır. Kar yağmasıyla, karın diğer faydaları yanında, bitki, hayvan ve insanlar, aşırı soğuğun meydana getireceği çeşitli zararlardan korunmaktadır. Baharda ise, karların erirken atmosferden aldığı gram başına 80 kalori ısı ile atmosferdeki sıcaklık azaltılmakta, bu defa da yeni filizlenen bitkilerin, havanın aniden ısınmasıyla, sıcaktan zarar görmesi önlenmektedir.

Demek ki, başlangıçtaki sorumuzun cevabı olarak; kar yağdığı için hava soğuk olmamakta; hava soğuk olduğu için kar yağmaktadır. Yağan kar hem atmosfere ısı vermekte, hem kendisi de soğuk olmasına rağmen, yeri bir yorgan gibi örtüp bazı bitki ve hayvanların soğukla telef olmasını önleyecek şekilde, atmosferdeki aşırı soğuktan muhafaza etmektedir.

Kar, karılan cansız ve şuursuz bir madde olarak, bunu kendisi mi yapıyor dersiniz?

Bu hâl, bize “kâinattaki ve yaradılıştaki ilâhî gaye”yi düşündürmez mi?

Okunma Sayısı: 5648
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı