Türkiye’nin BRICS üyeliği tartışmalarına 7 Haziran 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakınlığıyla bilinen, Avrasyacılık fikrinin önde gelen ismi Alexander Dugin de katılmıştı.
Dugin “Türkiye’nin BRICS’e üye olmasının NATO’dan ayrılması anlamına geleceğini” ve “NATO’nun askerî bir organizasyon iken, ancak BRICS’in ekonomik ve sosyal bir yapı” oluğuna dikkat çekmişti. Dugin “BRICS’in, uluslararası siyasette çok kutupluluğu savunduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin BRICS’e girmesini, NATO üyelerinin kabul edemeyeceklerini ve Türkiye’yi NATO’dan çıkarmaya çalışırlar” ifadeleriyle yorumlamıştı (ODA TV, 08.06.2024).
Dugin’in açıklamaları, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 3-5 Haziran 2024’te Çin ziyareti ve 11 Haziran 2024’teki Rusya’da “BRICS+” toplantısına katılmasına denk gelmişti. Fidan 25 Haziran 2024’te her ne kadar “BRICS’i alternatif değil, tamamlayıcı bir platform” olarak tanımlasa da, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip ve AB adaylık sürecindeki Türkiye’nin BRICS üyeliği hakkındaki tartışmaları derinleştiriyor. Fidan “BRICS’in farklı ırk, din ve medeniyetleri” ihtiva ettiğini belirtiyor. Ancak “BRICS’in AB gibi kurumsallaşırsa fayda üreteceği”ni söyleyerek, BRICS’in eksik yönünü vurguluyor.
Bloomberg’in 2 Eylül 2024’teki haberi tartışmayı daha da ilerletti. Bloomberg’e göre “Türkiye, Batı ötesinde ittifaklar kurma çabasında, BRICS’e katılmaya hazırlanıyor. BRICS, Ekim ayında Rusya’da yapılacak zirvede genişlemeyi görüşecek. Türkiye, AB’ye katılma sürecinde ilerleme kaydedilememesinden dolayı hayal kırıklığına uğradı. Türkiye, küresel etkisini arttırmak ve geleneksel Batılı müttefiklerinin ötesinde yeni bağlar kurmak amacıyla BRICS gelişmekte olan pazar ülkelerine resmen katılma talebinde bulundu”.
Bloomberg’in ardından, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Dış Politika Danışmanı Yuri Uşakov ise, 4 Eylül 2024’te “22-24 Ekim’de Rusya’da düzenlenecek zirvede, Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu değerlendireceklerini” belirtmesi, Türkiye AB’den veya Batı bloğundan uzaklaşıyor mu tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Bununla birlikte AB’nin, üyelik sürecindeki Türkiye’yi bekleterek kendisinden uzak tutması da Ankara’nın “genişleyen BRICS’e” kayıtsız kalamadığının göstergesi olabilir.
Diğer taraftan NATO’nun kurucu üyelerinden Türkiye’nin BRICS’e üyeliği, NATO üyelerinin tepkisini çekebilir, böylece NATO’nun birlik anlayışı test edilecektir. Bir de Türkiye’nin BRICS’e katılması, Ankara’nın dış politika ve uluslararası ilişkilerde yönünü Batı’dan Doğu’ya çevirdiğine yorumlanacaktır. Bu anlamda NATO içerisindeki tartışmaların artması ihtimal dahilindedir.
Aynı zamanda BRICS üyeliğiyle Türkiye, Çin ve Rusya gibi aktörlerle ticaret hacmini arttırabilir. Ancak bu da Ankara’nın Batılı müttefikleriyle arasının açılmasına yol açabilecek niteliktedir. Yine Türkiye’nin muhtemel BRICS üyeliğiyle, NATO, Türkiye’nin ittifak içerisindeki pozisyonunu sorgulayabilir. Böylece Türkiye’nin NATO’daki sorumluluk ve taahhütlerini gözden geçirmesi de ihtimaldir.
Türkiye’nin BRICS üyeliğiyle bölgedeki güç dengesi değişebilir. Özellikle Rusya, bunu Türkiye’yle ilişkilerini güçlendirmek ve NATO’nun bölgedeki etkisini kırmak için fırsata dönüştürebilir.
Türkiye, NATO için vaz geçilmez ise, AB için de vaz geçilmez olduğunu Brüksel’e izah etmelidir. Türkiye’nin 1071 Malazgirt’in fethinden beri demokrasi, siyasî, ekonomik, askerî, vd. alanlardaki ilerleyişi Batı istikametlidir.
Bizim için önemli olan Avrupa’yı ikiye ayıran Bediüzzaman Said Nursî’nin “İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa” tanımı önceliklidir. AB’nin temel değerlerini teşkil eden “demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hürriyetler” AB üyelik sürecindeki Türkiye için de vazgeçilmez insanî ve İslâmî kriterlerdendir.