"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Urfa taşı ile toprağı ile mübarektir”

Mikail YAPRAK
30 Ocak 2023, Pazartesi 00:57
ÜSTAD BEDİÜZZAMAN: “Bütün Urfa halkına, çoluk çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum. Bütün Urfalılara selam ediyorum. Urfa taşı ile toprağı ile mübarektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana dua etsinler.”

ROPÖRTAJ-3-MİKAİL YAPRAK

Urfa hem Anadolu’nun, hem Arabistan’ın, hem Şarkî Anadolu’nun bir nevi merkezi hükmündedir

Biz biliyoruz ki, Urfa vilayeti de Nur hizmetlerinde önemli bir mevki kazanmıştır. Bu husustaki şahitliğinizi de, okuyucularımıza arz etmiş olalım isterseniz.

Risale-i Nur tercümanı aziz Üstad bir mektubunda şöyle buyuruyor:

“Ben çok zaman evvel bekliyordum ki, Urfa tarafından kuvvetli eller sahip çıksın. Çünkü orası hem Anadolu’nun hem Arabistan’ın hem Şarkî Anadolu’nun bir nevi merkezi hükmündedir. Nurlar oraya yerleşse, o üç memlekette intişarına vesile olur.

Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür ediyorum ki, o havalinin dindarları ve hamiyetkârları sahip olmaya başladılar. Ben, kendi paramla aldığım ve zehir hastalığının fazla rahatsızlığı içinde tashih ettiğim bana mahsus mecmualarımı onlara gönderiyorum. Çok yerlerden ve mühim zatlar istedikleri halde, ben Urfa’yı her yere tercih ediyorum. İnşaallah bir kısım daha onlara göndereceğim. Orada İnşaallah Kur’an’a ve imana tam hizmet edecek. Orayı Isparta’daki Medresetüzzehra ve Mısır’daki Medrese-i İslamiye’nin bir numunesini yapmaya yol açmalarını Rahmet-i İlahiye’den ümid ediyoruz.


1966 URFA - Eyüp Karakeçili ağabeyin duruşmasından sonra Hz. Üstad’ın ilk medfun olduğu yer, Urfa Dergah. (Soldan Sağa) M. Yeşilnacar, C. Hafız, Molla Sabri, Mahmut Hafız, Bekir Berk, Eyup Karakeçili, A. Öncel, S. Badıllı, Tahir Küçük, Mehmet Ağa, Zeki, M. Hasırcı, M. Kaya (Oturanlar) F. Allahverdi, Y. Uruntaş, A. Rüzgar, Bekir Uruntaş, M.S. Küçükoğlu, V. Karaçorlu.

Hem madem Risale-i Nur mesleği hillettir ve Urfa ise İbrahim Halilullah’ın bir menzilidir, inşallah bu meslek-i hılleti İbrahimiye orada parlayacaktır.

Hem ihtimal kavidir ki, bu dehşetli semli (zehirli) hastalıktan kurtulsam, gelecek kışta Urfa’ya gitmeyi cidden arzu ediyorum.

Bütün Urfa halkına, çoluk çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum. Bütün Urfalılara selam ediyorum. Urfa taşı ile toprağı ile mübarektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana dua etsinler.”

“Ağabey, bizde el öpmek yok”

Bugün bu müjdelerin tahakkuk ettiğini görmek Urfalıları bahtiyar etmektedir.

Urfa’da 1973 yılındaki mevlide, Abdullah Yeğin ağabey iki gün önce geldi. Gelince Abdülkadir Badıllı ağabeyin odasında kalıyordu. Biz, üç kardeş de orada kalıyoruz. Hoş geldiniz demek için Abdullah Yeğin ağabeyin huzuruna gittiğimizde, benden 2-3 yaş büyük olan kardeş de Abdullah Yeğin ağabeye hoş geldiniz deyip tokalaştı. Abdülkadir Badıllı ağabey “elini öpsene” dedi. O kardeş de “ağabey, bizde el öpmek yok” deyince, Abdülkadir Badıllı ağabey “var, var. Bu Abdullah ağabeydir. Varislerin, büyüklerin eli öpülür” şeklinde konuştu. Sıra bana gelince, ben elini öptüm ve diğer kardeş de elini öptü.


1969 URFA - (Soldan Sağa) İlyas Badıllı, Mahmut, Abdülkadir Badıllı, M.S. Küçükoğlu.

 

Merhum Mustafa Sungur ağabey de elini öptürmezdi. Bir Isparta mevlidinde, Barla’da Cennet Bahçesi’nde gençler Mustafa Sungur ağabeyin etrafında toplandılar. Elini öpmek istediler. Ama o öptürmedi. Sıra bana gelince tanıdığı için, “senin adın ne” diye sordu. Bende “Mustafa Sungur” deyince, “bunun hakkı var bu öpebilir” dedi. Sevinmiştim.

Urfa mevlidine bütün varis ve hizmette sebkat etmiş ağabeyler katıldıklarından, onların ders ve sohbetlerinde bulundum, hatıralarını dinledim. İstifade etmeye çalıştım. Allah hepsine rahmet eylesin.

Hz. Üstad’a gönderilen Mevlana Halid’in cübbesi de Urfa’da, Badıllı ağabeyin uhdesindeydi. Bugünde varisleri tarafında özenle muhafaza edilmektedir. Badıllı ağabey, bu cübbeyi mübarek gecelerde bazı Nur’un erkanlarına giydirirdi. Allah’a hamd olsun, bizlere de giymek nasip oldu.

Urfa, hizmette 1970 yılından itibaren ehl-i hizmet ağabey ve kardeşleri yetiştirmiştir. Mustafa Kılıç Hoca’nın, İsmail Şentürk ve başta Abdülkadir Badıllı ağabeyin müzaheretleri ile mübalağasız, Urfa’da ortaöğretimde okuyan öğrencilerden Medresetüzzehra’ya gelmeyen, ders dinlemeyen kimse kalmamıştır. Bugün de aynı minval üzere, fevkalade hizmetler devam etmektedir. Allah muvaffak etsin.

Hz. Üstad’ın 23 Mart 1960 yılında Urfa’da vefatından sonra, daha önceleri Zübeyir ağabeyin Urfa PTT’sinde memuriyeti zamanında Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayramoğlu ağabeylerin üstün çaba ve gayretleriyle Nur hareketi ve hizmeti kazanmıştır. Önceleri esnaf mabeyninde, sonraları genç, talebe ve hanımlar canibinde ciddi hizmetler olmuştur. Urfa saff-ı evvel Nurcuları’nın isimlerini başta zikretmiştim. Daha sonraları o ağabeyleri takiben hayatlarını hizmete vakfeden kahramanlar yetişmiştir.


1981 TUZLA - Soldan sağa:  M.S. Küçükoğlu, Bekir Gönüllü, Osman Ataç, Süleyman  Demirel, Mehmet Turgut, Mehmet Kağan, Sabri Erdil.

 

Haşim Gayberi, Zeki Dedeoğlu, Salih Suruç, Gerginci kardeşler, Ömer, Bekir, Tahir, Mustafa Kaplan, Cevher İlhan, Mahmut Akgün, Nuri Olgun, Ahmet Kılıç, Emin Oran, Halil Doğan, Viranşehir’den Bekir Gönüllü, Birecik’ten Mehmet Kağan, Suruç’tan Hasan Kaplan, Said Doğan, İbrahim Tuncay, Fethi Şimşek, Bozova’dan Celal Kirli kardeşler ve yine Urfa merkezden Kemal Akay, Mustafa Şenay, Ömer Şahin, Ahmet Zorlu, Nihat Çiçek ve isimlerini yazamayacağım kadar onlarca Nur ağabey ve kardeşleri zikir edebilirim. Bunların yetişmesinde en büyük pay da Mustafa Hoca ve İsmail Şentürk’e aittir.

Nur hizmetinde azami gayret gösteren ağabeylerimizin en büyük özellikleri birbirlerine karşı samimi muhabbet, uhuvvet ve fedakarlıkları idi.

Urfa Nur Medresesi, bugünkü adıyla Zehraiyye, Badıllı aşiretinin dedelerinin mülkiyetinde olan büyükçe bir yerin yıkılıp yerine yenisinin yapılması ile olmuştur. Yanlış hatırlamıyorsam, 1965-1966 yıllarında bütün cemaat fertlerinin amele gibi çalışmasından vücuda gelmiştir. Bu medrese, halen güzel hizmetlerin yapılmasına ev sahipliği yapmaktadır. Evimiz Urfa merkezde olmasına rağmen, ben de orta 3. Sınıftan itibaren bu medresede ara ara kalmıştım.

İkinci bir hizmet merkezi de Mustafa Hoca’nın İmam-Hatibi olduğu Damat Süleyman Paşa Camii’dir. Muhterem Hocam, Camii’yi ve meşrutasını aktif bir Medrese-i Nuriye olarak kullanmıştır. Mübalağasız binlerce talebe gerek Kur’a eğitimini, gerekse Risale-i Nur eğitimini burada almıştır.

Diğer bir hizmet merkezi de, Bozovalı Abdullah Toprak ağabeye ait olduğu için, “Abdullah’ın evi” diye bilinen yerdir.

Hatice Babacan’la beraber baş örtüsü mücadelesi veren kimdi?

Burada da genç kardeşlerin hizmet ettiği, fevkalede inkişafların yaşandığı hizmetler olmuştur. 1980’li yıllara gelindiğinde onlarca Medrese-i Nuriye açılmıştır.

Hanımlar cânibinde merhume Melahat Armağan ablamızı anmadan geçemeyeceğim. Hanım hizmetlerinin lokomotifi olan bu ablamız, 1960’lı yıllarda Hatice Babacan’la beraber baş örtüsü mücadelesi vermiştir.

Bu mücadele, o tarihlerde İttihad Gazetesi’nde makes bulmuştu. Öğretmenlikten ayrılıp, Kur’an Kursu muallimesi olduktan sonra hanımlar mabeyninde hizmetin inkişafına sebep olmuştur. Melahat ablamız hiç evlenmediğinden, vakıf tarzında muazzam hizmetlere vesile olmuştur. Bugün de onun yetiştirdiği abla ve bacılarımız bayrağı devralarak hizmete devam etmektedirler.

DEVAM EDECEK

 

 

Okunma Sayısı: 4314
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı