OHAL şartlarında ve “hayır” diyenlerin “terörist” ilan edildiği bir ortamda yapılan 16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen ve 24 Haziran 2018 tarihinde yürürlüğe giren Türk Tipi Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin üzerinden 7 yıl geçti ama sistemin arızaları her geçen gün ortaya çıkıyor.
Sistem tartışmaları başladığında “tek adam olur” eleştirisine Erdoğan, “Böyle bir sistemde kim tek adamlığa cür’et edebilir? Diyelim ki, cumhurbaşkanı nefsine yenildi, yoldan çıktı, gerçekten tek adamlık yapmaya kalktı. Her şeyden önce bu kişinin yakasına millet yapışır” demişti, gelinen nokta ortada… Yasa ve yürütme yetkisi “tek adam” da toplandı. Yargı’daki atamalarda da öyle… Partisinin il başkanını da Valiyi de aynı kişi atıyor.
Sistem öncelikle tek adam rejimini ortaya çıkardığı ve Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olduğu için Türkiye demokrasi endeksinde 167 ülke arasında 103. sıraya kadar düştü.
***
HİBRİT REJİM
Türkiye “Düzenli seçim sahtekârlıkları olan ve adil ve özgür demokrasi olmalarını engelleyen uluslar. Bu uluslar genellikle siyasi muhalefet, bağımsız olmayan yargılar, yaygın yolsuzluk, medyaya uygulanan taciz ve baskı, güçsüz hukukun üstünlüğü ve az gelişmiş siyasi kültür alanlarındaki kusurlu demokrasilere göre daha belirgin hatalar uygulayan hükûmetlere sahip” olarak tanımlan “hibrit rejimler” ile tarif edilen sınıflandırma arasına girdi.
Yeni sistemde Meclis’in denetim yetkisi, bütçeyi veto etme hakkı, güvenoyu ve gensoru yetkisi yok. Meclis’in etkinliğinin azaldığını çıkardığı kanunlarla, Cumhurbaşkanı’nın tek başına çıkardığı karar ve kararnamelerin mukayesesi ile net şekilde bir kez daha görüldü. Parlamenter sistemde seçilmiş cumhurbaşkanı yurtdışına çıktığında “seçilmiş” olan Meclis Başkanı vekâlet ederken, şu anda Cumhurbaşkanı tarafından atanan yardımcısının vekâlet etmesi dahi tek başına yeni sistemin eksikliği…
Sistemin ilk yıllarında söyleniler “yeni sisteme göre Meclisi biraz daha yasama alanında etkin hale getirecek enstrümanların iç tüzükte olması gerektiğini” ifadesi yeni sistemde rehabilitelerin yapılmasının zaruretini ortaya çıkarmıştı. Yetkililer sistemin MR’sinin, röntgeninin çekildiği söylemişlerdi. Erdoğan sistemin daha birinci yılında “Nerelerde ne gibi aksamalar varsa bunlar da giderilerek yolumuza devam ederiz” demişti. Yedi yılda bir şey yapılmadı.
“Koalisyon olmayacak” denildi, MHP olmazsa AKP Meclis’te azınlığa düşecek ve hiçbir kanunu çıkaramayacak. Bakanlar partisiz olacak denildi, son seçimde meydanlarda oy istediler.
***
DENETİM YETKİSİ ENGELLENİYOR
Atanmış bakanlar, seçilmiş milletvekillerinin “denetimi”ni engelledi. Sözlü soru zaten sorulamıyor, Meclis’in denetim yollarından birisi olan yazılı sorular da zamanında cevaplandırılmıyor. Cumhurbaşkanına soru sorulamıyor. Yardımcısına sorulduğunda ise süresi içinde cevap verilmediğine yönelik soruları cevapsız bırakıyor ya da “Bu kapsamda soru önergesinde bahsi geçen konuya ilişkin iddialar gerçeği yansıtmamaktadır” şeklinde kısa cevaplar veriyor. Bakanlar soruları cevaplamak yerine internet sitesi adresini gönderiyor.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un, “Bana deseler ki, ‘Devletin bir maddelik anayasası olacak, ne yapılır’ ‘Devlet adaleti sağlamakla yükümlüdür’ diye yazmak gerekir, derim” sözü ortada iken şimdi yeni sisteme uyum için anayasada değişiklik yapılmak isteniyor.
***
40+1 TARTIŞMAYA AÇILACAK
14-28 Mayıs seçiminden sonra ve Erdoğan’dan 50+1’in değişmesi yönündeki sözleri Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 40+1 formülü tartışılmaya açılacağı söyleniyor. Bu ve benzeri yürümeyen uygulamalar dikkate alındığında bu sistemin Türkiye’ye uymadığı görülebiliyor.
Demokratik hukuk devletinin bütün kural ve kurallarıyla işleyeceği, istişarenin tam mânâsıyla uygulandığı, tek kişinin değil ortak aklın devrede olacağı bir sistemin tekrar tesis edilmesinin gerektiği 7 yılda kör gözlerin de göreceği bir şekilde ortaya çıktı.