Siyasette üslup sorunun olduğunu hep söyleye geldik.
Elbette muhalefet iktidarın yaptığı icraatları, iktidarda muhalefetin tenkitlerini eleştirebilir ama bunu saygı çerçevesi içerisinde yapmalı. Ama bu yıllardır yapılmıyor. Hakarete varan sözler, birbirlerini “terörist, hain” gibi çok ağır sözlerle eleştiriyor. Bu yüzden de oturup konuşma ortamı kayboldu.
Meclis’in yeni bir yasama yılına girdiği gün sabah saatlerinde partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli’nin hem CHP Genel Başkanı için, hem de DEP için söylemediğini bırakmadı. Öğleden sonra genel kurul girişinde DEM partililerle tokalaştı. Akşamki resepsiyonda Özgür Özel’le tokalaşırken, “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme! Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor. Siyasetin gereği” demesi farklı yorumlara yol açtı. Aslında olması gereken buydu. Yanlış olan öğleden önceki sert üslubu. Özel, Bahçeli’nin sözlerine, “Herkes doğru bildiğini söylüyor. Önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek” diye cevap vermesi de doğru bir tavır.
Bahçeli, “Meclis’ten kovulmalı” dediği DEM partililerle tokalaşmasını ise “Dünyada barış isterken kendi ülkemizde de barışı sağlamak lazım” demesini ise nereye koymak lâzım, bilemedik.
Bahçeli’nin birçok konuşmasında “Serok Ahmet” diyerek sert sözlerle eleştirdiği Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na, “Türkiye’nin zat-ı-alinizin birikimine bu dönemde çok ihtiyacı var” diyerek övgü dolu sözler söylemesi de şaşırtıcı bulundu.
Bakalım altından ne çıkacak?
***
ÜZÜLME!
Sert ifadeleri “siyaseten söylenmiş sözler” olarak ifade etmeyi önceki konuşmalarının yanlış olduğunu mu gösteriyor? O zaman, vatandaş hangi sözleri dikkat almalı. Bahçeli, siyasi rakibine “üzülme” diyebilir ama vatandaş bu duruma üzülüyor.
Siyasetçiler bu ikircikli tavırlarının vatandaş arasında kutuplaşmalara yol açtığını hesap etmiyor mu?
Meclis genel kurulundaki tartışmaları, yumruklaşmaları, argo kelimeler kullanılmasını, hatta önceki yasama döneminde kürsüdeki bir milletvekilini yumruklayıp, kan dökülmesini nasıl izah etmek lâzım?
Yıllarca Meclis muhabirliği yapmış birisi olarak, Meclis kürsüsüne çıkıp birbirine ağır ithamlarda bulanan, ağır sözler söyleyen, hatta hakaret eden vekillerin, daha sonra meclis lokantasında karşılıklı hoş sohbet yemek yediklerini hep gördük. Bunun için tavsiyemiz, dostlarınızla, arkadaşlarınızla ve aile içinde siyasî tartışmalara asla girmeyin.
***
KARŞILADI AMA UĞURLAMADI
Özgür Özel genel başkan seçilmesinden sonra farklı bir portre çiziyor. AKP Genel Merkezi’nde Erdoğan’la görüştükten sonra Erdoğan’ı partisinde ağırlayan Özel, bunu “siyasette yumuşama” olarak tanımlıyor. Birileri de buna “normalleşme” adını veriyor.
Meclis açıldığı gün CHP, Erdoğan TBMM Genel Kurulu’na girdiğinde ayağa kalkacağı yönünde karar aldı. Erdoğan salonu girince ilk ayağa kalkan Özel oldu. Peşinden bazı milletvekilleri ayağa kalkarken, genel kurulda olan bazı vekiller ayağa kalkmadı, bazı vekiller ise genel kurul salonuna girmedi.
Erdoğan’ın konuşmasını bitirdiğinde ise Özel dahil, diğer vekiller bu sefer ayağa kalkmadı.
Özel’e bu sorulduğunda, Erdoğan’ı karşılama gerekçesi olarak cumhurbaşkanlığı makamına saygı, uğurlamamalarını ise Erdoğan’ın genel başkan sıfatıyla konuşmasını gerekçe gösterdi”
Kalkıp kalkma kararı elbette CHP’nin kararıdır ama Erdoğan’ın konuşması saatler önce milletvekillerine ve basını dağıtılır, orada ne konuşacağı belli iken neden böyle bir karar alındı bilemiyoruz.
Ucube sistemde Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olması dolayısıyla böyle konuşması yapmasının beklendiğinin bilinmesine rağmen…
Yoksa altında başka hesaplar mı var, bekleyip görelim.
***
SİYASETÇİNİN GÖREVİ
Biz bunları kulis bilgisi olarak aktaralım, gerisine millet karar versin…
Bizim söyleyeceğimiz, son yıllarda toplumun farklı kesimlerini derinden endişelendiren bir üslup sorunu yaşanıyor. Siyasette, medyada artan bu üslup sorunu topluma da sirayet etti, ediyor. Bu durum toplumun huzurunu da bozuyor. Şiddetin artması, aileler arasında küslükler, vatandaş arasında kutuplaşma ve ayrışmanın sebeplerinden birisi de siyasetteki bu üslupsuz konuşmalar ve kirli dil…
Siyasetin bundan kurtulması lâzım. Siyasetin görevi kutuplaşma değil, vatandaşlar arasında huzuru, hoşgörüyü ve barışı sağlamaktır. Bu yüzden de siyasetçiler buna azamî dikkati göstermeli.