Maide Sûresi 8. âyet; “Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)
Yukarıda meali verilen âyette yaygın bir içtimaî hastalığımızın ipuçları var. Bir topluluğa duyulan öfkenin, kinin, garazın; insanlarımızı adaletten saptırdığı, haksızlığı görmezden geldiği, onlar için adalet ile şahitlikten kaçınıldığının bir sebebi olduğunu anlıyoruz.
15 Temmuz öncesi ve sonrası akla ziyan, akıl tutulması ile de açıklanamayacak hukuk dışılıkların, keyfiliklerin, kanun tanımamazlığın kabul ve onayının altında yatan bir sebep, o topluluğa duyulan öfke ve kindi. Bazı toplulukların devlette elde ettiği güç, Risale-i Nur’un hizmet tarzına uymadığı belliydi. Bu ve benzeri sebepler yapılan zulüm ve hukuksuzluklara karşı, gizli bir sevinç uyandırıp ‘’zalime meyletme’’ye sebep olmuş görünüyor. Bunların dışında korku, makam, mal sevgisi gibi sebepler de şüphesiz göz ardı edilemez, ama kabul edelim bu topluluğa yapılanlardan memnun olanlar da var.
Öfkemiz bize adaletten sapma hakkı verebilir mi? Veya gözümüzü kapamakla sorumluluktan kurtulduğumuzu düşündürebilir mi? Arakan’da hiç tanımadığımız insanlara, belki de sırf Müslüman olduğu için yapılan soykırımı katliâmı lânetleyip, gözümüzün önünde tanıdığımız komşumuzun başına gelenlere sessiz ve duyarsız kalmamızın izah edilebilir bir yanı var mı?
Bu karışık hengâmede birilerinin gerçekten suç işlemiş olabileceğini kabul edelim, peki bu sessizliği haklı kılar mı? “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” (En’am Sûresi: 164) âyetinin tefsirinden hareket ile merhum Adnan Menderes’e gönderdiği mektupta ne diyor Bediüzzaman Hazretleri: “İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi, ‘Velâ teziru vâziratün vizra uhrâ’ âyet-i kerîmesinin hakikatıdır ki, ‘Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz.’
Hâlbuki şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şenî gıybetler ve tezyifler edilip, bir tek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır. İran ve Mısır’daki hissedilen hadise ve buhranlar bu esastan ileri geldiği anlaşılıyor. Fakat onlar burası gibi değil; bize nisbeten pek hafif, yüzde bir nisbetindedir. Allah etmesin, bu hâl bizde olsa pek dehşetli olur”diye ihtar ediyor. (Emirdağ Lâhikası).
‘’Mâsumları himaye için, cânilerin cinayetlerini kendilerine münhasır bırakmak lâzımdır’’ diyen Üstad Bediüzzaman, günümüz hukuku ve bahusus İslâm hukukunun en önemli esaslarından birini hatırlatıyor; suç şahsidir ve ona münhasır olmalıdır.
Hazreti Peygamber veda hutbesinde; “Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınızda mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur…… Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz...” derken; anne-babası 400-500 günden fazla içeride tutulan, henüz dosyası bile hazırlanmayan çocukların, babalarının muhtemel suçları yüzünden cezalandırılmadıklarını kim söyleyebilir? Sivillere ateş açan, meclise bomba yağdıranlara verilecek cezalara itiraz eden gördünüz mü? Yoksa “devletin vardır bir bildiği, ateş olmayan yerden duman çıkmaz” mı diyorsun? Hucurat Sûresi 12. Âyeti dinle; ‘’ey inananlar zandan sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır’’ ifadesine ne diyeceksin? Sakın zannın gerçekten uzak olmasın.
Âyet ‘’vela teziru vaziretun vizra uğra’’ diyor, Hazreti peygamber ‘’hiçbir babanın suçunu oğlu, oğlunun suçunu baba çekmez’’ diyor. Üstad ‘’Masumları himaye için, cânilerin cinayetlerini kendilerine münhasır bırakmak lâzımdır’’ diyor.
Yeni Asya’yı eleştirenlerin anlamak istemedikleri konu işte burası. Yeni Asya yapılan yanlışa karşı çıkıyor. Âyetin tekrarı ile kapatmış olalım: Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.