“Arkadaş! Namaz, kul ile Allah (cc) arasında yüksek bir nisbet ve ulvî
bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe’nindendir.”
Bediüzzaman Said Nursî
Evliyanın büyüklerinden olan Fudayl bin İyâd (rh), gençlik yıllarında yol kesicilik yapar, kervanları soyardı. Fakat bütün yaptıklarına rağmen namazını hiç bırakmaz, adamlarından namaz kılmayanları kovardı.
Yine böyle bir gün kervanları soyarken, namaz vakti girdi ve nöbetleşe namaz kılmaya başladılar. Bir kısmı namaz kılıyor, bir kısmı da çevreyi gözetliyordu. Bütün adamları namazlarını kıldıktan sonra Fudayl’da çadıra girerek namaza durdu.
Tam bu sırada büyük ve görünüşünden zengin olduğu anlaşılan bir kervan geldi. Fudayl bin İyâd’ın adamları kervanı fark edince hemen yolunu kesmek üzere hazırlandı. Kervanın içindeki zengin bir zât, eşkıyaları fark edince; “Altınlarımı öyle bir yere saklayayım ki, eşkıyalar eşyalarımızı alırsa geriye bunlar kalsın.” düşüncesiyle etrafına bakınırken, bir çadır gördü, hemen oraya koştu.
İçeride sırtında abası, başında külâhı bulunan bir adam namaz kılıyordu. Böyle biri ile karşılaştığına çok sevinen adam:
“Sizi bana Allah (cc) gönderdi. Bir miktar param var. Şu Allah düşmanı olan eşkıyalardan muhafaza etmem gerek. Bunu ancak sizin gibi bir zât muhafaza edebilir. Nitekim namazını kılan, diğer günahlardan da kendini alıkoyar” dedi.
Fudayl bin Îyad adama bir süre baktı, daha sonra eliyle çadırın bir köşesine bırakabileceğini işaret etti. Adam altınları çadıra bırakıp kervanına geri döndü.
Eşkıyalar kervanı soymuş, malları kendi aralarında taksim ediyorlardı. Kervan ise bitkin bir vaziyette, bu halde yola nasıl devam edeceğini düşünüyordu. Fudayl’da eşkıyaların arasına giderek adamlarına bir kaç yönlendirmede bulundu. Onu gören kervandaki zengin adam:
“Vay benim halime, ben altınlarımı kime emanet etmişim!” diye bağırdı.
Bunu duyan Fudayl:
“Senin eşyalarına dokunulmadı. Git koyduğun yerden al, yolunuza devam edin.” dedi.
Adamları ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorlardı. Fudayl bu kez de şaşkın bakışlı adamlarına dönüp:
“Bu zât bana hüsn-ü zan etti. Sözleri beni etkiledi, onun eşyalarına dokunamadım” dedi.
Fudayl yol kesiciliğe devam ediyor, fakat her soygundan sonra vijdan azabı çekiyor, uzun uzun oturup düşünüyordu. Soygun esnasında kervandakilerin çığlıkları, bağrışmaları, ağlamalarından çok fazla etkilenmeye başlamıştı.
Yine bir kervan geçerken onların kendi aralarındaki fısıldaşmalarını duydu:
“Burada Fudayl ve adamları varmış diyorlar.”
“Onlara yakalanırsak halimiz nice olur!”
Daha fazla dayanamayıp yollarına çıktı, bağırdı:
“Size müjdeler olsun! Artık Fudayl yaptıklarından pişman olup tövbe etti. Kime zararımız olmuşsa, gelsin ödeyelim.”
Daha sonra bütün soyduğu kervanları teker teker buldu, çaldıklarını fazlasıyla ödeyerek hepsi ile helâlleşti.