06 Şubat 2014, Perşembe
“Saadet-i ebediye iki kısımdır; birinci ve en birinci kısmı, Allah’ın rızasına, lütfuna, tecellisine, kurbiyetine mazhar olmaktır.”
Bediüzzaman Said Nursî
4. Murat devrinde yaşayan, âlim zatlardan biri olan Habib Baba, bir gün kervanıyla beraber İstanbul’a gelir. Uzun bir yolculuktan gelen Habib Baba, yolculuğun tozunu kirini atmak için bir hamama girer. Fakat hamamcı Habib Babanın girmesine izin vermediğini ifade eder:
“Dur bakalım amcacım, bugün Sultan Murat’ın vezirleri hamamı kapattılar. Dışarıdan müşteri alamıyoruz.”
Bu duruma çok üzülen Habib Baba:
“Evlâdım, ben mutlaka yıkanıp yolun kirini üzerimden atmalıyım. Yoksa kirli bir şekilde Rabbimin huzuruna nasıl çıkarım?” diye yakınır.
Hamam sahibi ihtiyar adamı dışarıda bırakmaya dayanamaz, kabul eder. Fakat arka tarafta, kullanılmayan, karanlık bir odayı göstererek:
“O halde şu arkadaki odaya sessizce geçin, orada yıkanın. Para falanda istemiyorum. Vezirler sizi aldığımı görmesin yeter.” der.
Habib Baba hemen odaya girer ve yıkanmaya başlar. Bu sırada hamamın kapısında genç bir delikanlı belirir. Bu delikanlı aslında 4. Murattır, fakat tebdil-i kıyafet yaparak halkı kontrole çıkmıştır. Orada vezirlerinin de olduğunu bildiği için yoklamaya gelir.
Hamam sahibi Sultan Murat’a da aynı şeyleri tekrarlar. Sultan Murat ısrar eder. Bir öncekine benzer bir konuşmadan sonra Sultan Murat da arkadaki karanlık odaya gizlice alınır.
Yıkanmak için hazırlanarak Habib Babanın yanına süzülür. Oda dar olduğu için samimî bir ortam oluşur. Bu sırada içerden de tef dümbelek, şarkı, türkü sesleri gelmektedir.
Delikanlıyı inceleyen Habib Baba:
“İstersen sırtını keseleyeyim oğlum, biraz kirlenmiş görünüyor.” der.
Murat memnuniyetle önüne diz çökerken:
“Buyur baba, ellerin dert görmesin.” der.
Bu arada içeriden gelen sesler artarak devam etmektedir. Habib Baba, 4. Murat’ın sırtını bir güzel keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle geçiştirmeyeceğini fark ederek:
“Baba, gel bende senin sırtını keseleyeyim. Ödeşmiş olalım.” der.
Habib Baba kabul ederek önünde diz çöker. Bu kez 4. Murat keselemeye başlamıştır. Sultan Murat konuşmaya devam eder:
“Baba görüyor musun dünyayı, Sultan Murat’a vezir olmak varmış bu hayatta. Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, biz burada köle gibiyiz…”
Habib Babanın cevabı, Sultan Murat’ın kesesini elinden düşürtecek cinstendi:
“Bak evlâdım, Sultan Murat dediğin kimdir ki! Sen kendini Âlemlerin Sultanına sevdirmeye bak, O’nu razı etmeye bak ki, O senden razı olursa eğer, Sultan Murat’a bile sırtını keselettirir.”
Okunma Sayısı: 2217
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.