Aile, maddî ve manevî lezzetlere medar bir mekândır.
Dağdağalı, kararsız hayat-ı dünyeviyede kadını ve erkeği günahlardan koruyan imanlarını muhafaza edip geliştiren bir melce bir tahassungâhtır. Bu yönüyle aile, samimî hürmeti, sevgiyi, şefkati, sadakati aralayan küçük ama geniş bir şahs-ı manevidir.
Ailenin kıvamını sağlayan en önemli unsur ise başta eşlerin iman ve ihlasla donanmasıdır. Sadece birlik ve beraberliğin değil, ruhen, kalben, aklen, sır ve latifelerle ortak bir hayat kuşağıdır. Ailenin insicamını ve kalitesini belirleyen şey ise farklılıkların ortak bir anlayışta birleşmesi ve ruhi bir beraberliğin oluşmasıdır.
Ailede huzur için en başta eşlerin birlik ve beraberlikle donanması gerekiyor. Karşılıklı anlayış ve uyum ile birliktelikler saadete dönüşebilir. Bununla birlikte evliliği ayakta tutan islami değerlere de sarılmalıyız. Risale-i Nur’un ihlas düsturu burada imdada yetişiyor. Her alanda olduğu gibi ailede de tekamülü yakalamak için ihlas önemli bir değerdir.
Nihayetinde eşler birbirine refika-i hayat olarak hem bu dünyada hem ahirette ebedi bir beraberlik kurmak isterler. İhlas da uhrevi işlerde “en mühim esas, en mühim kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad” olarak dünyevi yolculuğumuzu baki bir saadete çevirebilir.