Cumhuriyet adı altında kurulan tek parti rejimiyle ülkeye musallat edilip çok partili sisteme geçildikten sonra da etkisini sürdüren laikçi resmî ideolojinin en fazla tahrip ettiği alanlardan biri eğitim.
Tamamen vicdanlara hapsetmek istediği dini bu maksatla bütün eğitim süreçlerinden dışlayan Kemalizm, yaptıklarını Tevhid-i Tedrisat adını verdiği devrim kanunuyla “yasal” zemine oturttu ve bu kanun, diğer devrim yasalarıyla birlikte anayasa korumasına alındı.
Bunu yapanlar, hayatta kalan ikisinin yargılanması devam eden 12 Eylül darbecileriydi.
Ve onlar yargılanırken, eserleri olan darbe anayasasının, temel felsefesiyle hâlâ yürürlükte olması, bize has garabetlerden biriydi.
Bir başka tuhaflık, geçen hafta toplanan 19. Millî Eğitim Şûrasında birçok tâli konu gündeme gelir ve bunların bazıları gergin, hararetli tartışmaları tetiklerken, anayasanın eğitimi resmî ideolojinin cenderesinde tutan hükümlerinin hiç medar-ı bahis edilmemiş olmasıydı.
Oysa asıl konuşulması gereken şey buydu.
Demokrasiyi güçlendirip sağlam güvencelere bağlamanın en önemli şartlarından biri eğitimin demokratikleştirilmesi ve özgür bir zemine oturtulması iken, katılımcılardan işin bu cihetine vurgu yapan bir görüş, tesbit, eleştiri ve teklif sâdır olmaması çok garip değil mi?
Eğitim camiası adına çok hazin bir tablo.
Bu durum eğitimcilerin darbeci resmî ideolojiyi iyice kanıksadıkları anlamına mı geliyor?
Eğitimin ilke ve inkılaplar kıskacında tutulmasından rahatsız olmayan veya bu tuhaflığa itiraz edecek cesaretten mahrum bir tavırla eğitim meselelerinin çözülmesi mümkün mü?
Yıllardır tartışılan İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersiyle ilgili yetersiz ve sığ tartışmalar sonrası, dersin aynı isimle devamının benimsenmesi de Şûra adına utanılacak bir sonuç.
Demokraside Atatürkçülük dersi olur mu?
Dersin içeriğinin “objektif” bir yaklaşımla tekrar yazılması yönündeki kararın ise fazla bir anlamı yok. Hele geçen yıllarda bu iddia ile yapılan bir denemenin nasıl bir fiyaskoya dönüştüğü, darbelerle ilgili anlatımların seçilmiş sivil yönetimleri suçlayıp darbeleri haklı gösteren bir mantıkla yazıldığı hatırlanırsa...
Hal böyle olunca, “İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersine devam” diyen Şûranın, İnsan Hakları ve Demokrasi dersi için “Kalksın” kararı almasında şaşılacak birşey olmasa gerek.
İşin temeline inmeden din dersi ve Osmanlıcayı tartışmak, Kemalizmin ömrünü bu enstrümanlarla da uzatmaktan başka neye yarar?
tweet 1- CHP başörtüsü meselesindeki yapıcı tavrını Osmanlıca konusunda da sürdürmeli ki, kurtulmaya çalıştığı laikçilik cenderesine yine hapsolmasın.
tweet 2- Rasih Nuri İleri: Devrimci lider M. Kemal çok adam astırmıştır, fakat asılanlar arasında tek bir komünist yoktur (Atatürk ve Komünizm, s. 40).