Emirdağ Lâhikası’na “risale harici” kaynaklardan iktibasen konulan metinlerden biri de, Büyük Doğu dergisinden alınan “Lozan’ın içyüzü” makalesi. Orada, Lozan’daki gizli pazarlıklarda Hayim Naum’un oynadığı rol de detaylarıyla anlatılıyor.
Ahmet Anapalı’nın Millî Gazete’de çıkan “Kim bu Hayim Naum?” başlıklı yazısındaki bilgiler, o iktibası tamamlar nitelikte (8.9.14).
Geniş bir özetini okurlarımızla paylaşalım:
Üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen neden hâlâ Lozan’a giden Türk ekibi içinde İstanbul Başhahamı Hayim Naum’un varlığından hiç söz edilmez?
Lozan konferansına Türkiye adına katılan temsilciler heyetinin listesi incelendiğinde Hayim Naum adına rastlıyoruz. Adının karşısında “Yüksek Mühendis Mektebi Fransızca Muallimi” yazılı. Yahudi asıllı bir kişi. Türk vatandaşı mı? Belli değil. Fanatik bir Yahudi. Asıl mesleği hahamlık. Galiba ayıp olmasın diye meslek hanesine hahamlık yerine öğretmenlik yazdılar.
Gerçekten bu sevgili (!) temsilcimiz Lozan’da işleri içinden çıkılmaz hale getirdikten sonra, Mısır’a yerleşiyor. Milletvekili ve Başhaham oluyor. Bundan sonraki hayatını ise Mısır’da Amerikan casusluğu yaparak ve İsrail’in kurulması için çalışarak geçirmiş. Peki, bu Başhahamı Lozan’daki Türk heyeti içine kim soktu?
Bunu pek bilmiyoruz. Bu bilgi Lozan malûmatı içinde bir sır özelliği taşıyor.
İşte, Lozan’da işlerin sarpa sardığı, komisyonlar arasında gerginliklerin başlayıp masadan sonuçsuz kalkılması söz konusu olduğu sırada sahneye Hayim Naum çıkıyor. Paris gazetelerinin birine beyanat veriyor:
“Merak edilmesin, İsmet Paşa ahbabımdır. Sözümden dışarı çıkmaz. İşleri düzeltirim.”
Ertesi gün İsmet Paşaya bir telgraf çekiyor:
“Size mühim bir haberim var, sakın ben gelmeden işleri kesmeyin, masadan kalkmayın.”
Naum, İngilizlerle gizli halifelik pazarlığı yapmıştı. Bu bazı kaynaklardan dışarı sızmıştı. İngilizler, Türkiye’den ve bütün İslam dünyasından halifeliğin kaldırılmasını istiyorlardı. Nedensiz gibi görünen işleri yokuşa sürmenin en önemli nedenlerinden biri bu idi. İngilizler bunu açıkça söylemiyorlardı. Çünkü hakimiyetleri altındaki topraklarda milyonlarca Müslüman yaşıyordu. Ve onlara karşı “Halifenizi ortadan kaldırmak istiyoruz” diyemiyorlardı. Naum, İngilizlerden aldığı mesajı, bütün Türk delegasyonuna değil, sadece birinci görüşmeciye söylemek istiyordu.
(Devamına yarın bakalım inşaallah.)