Eğer Kur’ân; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e inmeseydi ve Hz. Muhammed de resûl olarak gönderilmeseydi, inanmayanların itiraz hakkı olurdu. Bize doğruyu, helâli, harâmı, iyiyi, kötüyü, sevâbı, günâhı ve ahlâk kurallarını anlatan kitap ve nebî gelmedi, derlerdi.
İşte nâsın bu mâzeretini ortadan kaldırmak için, her devirde semavî suhuflar ve kitaplar ve uyarıcı peygamberler, Sahâbe, âlimler ve müceddidler gelmiştir.
Bu durum Kur’ân’da şöyle anlatılmıştır: “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa Hristiyanlara ve Yahûdilere indirildi. Biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik.” demeyesiniz diye; yâhud “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye Kurân’ı indirdik. İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidâyet ve rahmet geldi. Kim, Allâh’ın âyetlerini yalanlayıp uzaklaşandan ve alıkoyandan daha zâlimdir. Âyetlerimizden uzaklaşan ve uzaklaştıranları azâbın en kötüsü ile cezâlandıracağız.” (En’âm, 6/156,157)
Trafikte araba kullanan şoföre; yolu tarif eden ve işini kolaylaştıran pek çok işâret olduğu gibi; bize yaratıcıyı gösteren sayısız işâret ve işâret ediciler vardır.
Aklını kullanıp tefekkür eden her insan; bir uçağın pilotunu gözü ile gördüğü gibi, basîret gözü ile de top güllesinden daha hızlı giden ve güneşin etrafında dönerek uçan dünya tayyâresinin pilotunu da görür.
“Bir harf kâtipsiz, bir iğne ustasız ve bir köy muhtarsız olmaz ise,” şu koca kâinat karyesinin de sonsuz güç, kudret ve irâde sahibi bir muhtarı elbette vardır. Allâh’ın varlığının ve birliğinin dellalları ve tanıtıcıları saymakla bitmez. Enfüsî ve âfakî deliller nâmütenâhîdirler.
Semâvî kitaplar, kâinat kitâbı, peygamberimiz, (sav) ilimler, esmâ, duygularımız, uyanık vicdânımız ve akl-ı selîmimiz Rahmân, Rahîm, Raûf, Samed ve Vedûd olan Allah’ı gösterirler. Işık güneşi gösterdiği gibi, rusüller de Rabbimizi gösterir. Çünkü, kitapları ve rusülleri O göndermiştir.
Aklı ölmeyen ve fikri sönmeyen her insan; yaratıcıyı îmanla tanımak, onu ibâdetle sevmek ve ona teşekkür etmek mecbûriyetindedir. İşte iki dünya huzur ve mutluluğunun en kolay yolu ve formülü budur.
“Karıncayı emirsiz, arıları yâsubsuz (arı beyisiz, lidersiz) bırakmayan kudret-i Ezeliye, elbette beşeri de bırakmaz nebîsiz. Sırr-ı nizâm-ı âlem, böyle ister elbette.” (Sözler, s.642)