"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Peygamberimiz (asm) ‘Veda Hutbesi’nde bütün insanlığa mesaj verdi

İbrahim Günaydın
17 Ağustos 2024, Cumartesi 00:22
Peygamberimiz (asm) Mekke’ye geldi ve 3 ayrı yerde hutbe okudu. Son kez çok sevdiği ashabına seslendi. Çünkü o, Ashabını ve Ümmetini çok seviyor ve onların iki dünyada da mutlu ve huzurlu olmalarını istiyordu.

DİZİ: HAC NOTLARI - 3
İBRAHİM GÜNAYDIN

İHRAMLI İKEN AV YAPMAK YASAKTIR

İhramın sözlük anlamı, yasaklamak, haram kılmak demektir. Hacı meşakkatle, sabırla ve bu yasaklarla değişir ve dönüşür. Mânen mânevî makamlara ulaşır. Günahlarından arınır ve Cenneti kazanır. Hac, insanı Allah’a yaklaştıran ve günahlardan uzaklaştıran zahmetli bir yolculuktur.

Bâhâeddin Veled’e: “Yolculuk nereye”? diye sormuşlar.

Cevâben: “Minallah, maallâh, ilallâh!” demiş. Yani “Allah tarafından, Allah ile beraber, yine Allah’a gidiyorum” demiştir.

İşte hac yolculuğu da, Allah ile beraber, Allah’a ve onun Cennetine yapılan meşakkatli bir seyahattir.

Biz Medine’den çıktık. Mîkat mahallinde ihram yasakları başladı ve otobüsle Mekke’ye 6 saatte kolayca geldik.

Fakat Peygamberimiz ve Ashâbı yürüyerek Medine’den Mekke’ye çok zor şartlar altında geldiler. Çünkü ihramlı olduklarından, ihram yasakları vardı. Yolda av hayvanları onlara çok yakın ve elleriyle bile yakalayacak durumda olduğu halde, ihram yasağından dolayı av yapamıyorlardı.

Çünkü ihrama giren kişiye bazı helal olan şeyler bile yasaktır. Ot koparmak, sinek, böcek vs öldürmek, saçından bir kıl kesmek ve av yapmak gibi...

Mâide sûresinin 94. âyeti Hudeybiye gazası seferinde nâzil olmuştur. Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, ashâbıyla Tenim mevkiine vardıklarında bir çok av kuşları ve vahşî hayvanlar bunların etrafını kuşatmıştı. Yüklerinin ve eşyalarının aralarına kadar sokulmuşlardı. Elleriyle bile tutabilecek yakınlıktaydı. Mızraklarıyla yaklaşmışlardı. Heyet-i seferiye ihramlı bulunduklarından, “Siz mü’minler ihramlı iken av öldürmeyiniz!” âyet-i kerîmelerinin emri ile av yapmak yasaklandı. Bu bir sınav idi. Önlerine serilen bu mebzul ve bol nimet karşısında kimin bu emre uyup uymadığı belli olacaktı.

Sonuçta hacı, sabrıyla, hiç bir canlıya zarar vermeden ve kimseyi incitmeden ve ihram yasaklarına uyarak hac yaparsa takva ehlinden olur ve cihat sevabı kazanır. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ve şefkatli

Peygamberin (asm) değerli bir misafiri olur. Mârifetullah ve muhabbetullahta terakkî eder. Yüksek ve şerefli bir makâma ulaşır.

VEDÂ HACCI VE VEDÂ HUTBESİ

Sevgili Peygamberimiz (sav) Mekke’ye geldi ve 3 ayrı yerde hutbe okudu. Son kez çok sevdiği ashabına seslendi. Çünkü o, ashabını ve ümmetini çok seviyor ve onların iki dünyada da mutlu ve huzurlu olmalarını istiyordu.

Bu hutbe aslında bir ayrılık ve ashabına veda hutbesiydi. Ümmetine son mesajıydı. Ashabına veda ettiği, hac farzının bütün rükünlerini ve hükümlerini nazarî olarak tebliğ ettiği ve Ashabına veda ettiği için bu hacca “Haccetü’l-Vedâ; okuduğu hutbeye de “Vedâ Hutbesi” denmiştir.

Peygamberimiz (sav) Vedâ haccının hutbesini Kasvâ isimli devesinin üzerinde, 3 gün 3 ayrı yerde okudu.

Birincisi, Arafat’ta arefe günü, ikincisi Mina’da bayramın birinci günü, üçüncüsü Mina’da bayramın ikinci günü.

Bu son ayrılık ve vedâ konuşmasında sevgili Nebîmiz, haccın bütün rükünlerini tebliğ ettiği için bu hutbeye “Hüccetü’l-Belağ da denmiştir.

Allah’a kulluk için İslâm dininin tesis ettiği ibadet kaidelerini tekmil edip tamamladığı için Hüccetü’l-Kemâl ve Tamam da denmiştir.

Kur’ân’ı Kerîm’de Meş’arü’l-Harâm diye yâd olunan yer de Müzdelife’dir.

Peygamberimiz Vedâ haccını deve üzerinde yaptı. Elinde ucu eğri mihcen isimli bir değnek vardı. Peygamberimiz tavaf esnasında bu mihcen isimli değnekle Hacerü’l- Esved’i istilâm ederek selamladı.

İstilâm, tavaf yaparken Hacerü’l-Esved taşını uzaktan elle selamlamaktır.

Hacıları rahatsız ederek, zarar vererek ve onları üzerek Hacerü’l Esved’e el sürmeye veya öpmeye çalışmak günah ve haramdır. Bu tür yanlışlıklardan ve haramlardan şiddetle kaçınmak gerekir.

Ayrıca, Hacerü’l-Esved’in istilâm edildiği yeşil ışıklarda beklemeden istîlâm yapılmalıdır. Ta ki, tavafın akışı ve insicâmı bozulmasın, izdiham olmasın.

Tavaf esnasında bu tür hata ve yanlışlara da şâhit oldum. Bunun da birinci sebebi cehalettir. Çünkü, “Bizim düşmanımız, cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı, sanat, marifet ve ittifak silahı ile cihad edeceğiz.”

Peygamberimiz (sav) hutbesine Allah’a hamd-ü senâ ederek şöyle başladı: “Ey nâs! Sözümü iyi dinleyin. Belki de bundan sonra bir daha görüşemeyeceğiz. Nasıl Mekke mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir. Her türlü taarruzdan mâsundur.

Ashâbım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve her hareketinizden sorguya çekileceksiniz.

Sakın eski dalâletlere dönüp birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin!

Ey nas! Yarın beni sizden soracaklar. Ne dersiniz? diye sordu.

Ashâb-ı Kiram cevâben: Allâh’ın risâletini tebliğ ettin. Peygamberlik vazifesini îfâ ettin. Bize vasiyet ve nasihatte bulundun diye şehâdet ederiz, dediler.

Resûl-i Ekrem, mübârek parmağını göğe doğru kaldırarak, sonra da cemaat üzere çevirip indirerek üç defa:

Şâhid ol yâ Rab!

Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab! buyurdu.

Tam bu esnâda Mâide sûresinin 3. ayeti nazil oldu.

Peygamberimiz (asm) Kasvâ isimli devesine bindi. Üsâme bin Zeyd’i terkisine aldı. Arafat’tan yavaş yavaş inmeye başladı. Kasvâ’nın gemini çekiyordu. Kasvâ başını Peygamber (sav)’in kendisine kadar kaldırıyordu.

Peygamberimiz sağ eliyle “Es-Sekîne, Es-Sekîne!” “Ağır ağır gidiniz. Acele yürümekte hayır yoktur!” diyordu.

Evet, hac görevi hem tebliğ, hem irşad, hem emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münker ve hem de eğitim ve öğretimdir. Sevgili Peygamberimiz, bu farz görevi sahabeyi şahit göstererek yapmıştır.

Şimdi sıra bizde. Biz de tebliğ ve irşadla sorumlu ve mükellefiz. Farz olan iman ve Kur’ân hizmetinden mesulüz. Bize de bu tebliğ görevini yapıp yapmadığımız, kesinlikle sorulacaktır.

İşte bu bakımdan, en yakın daire aile, akrabalar ve komşulardan başlayıp diğer insanlara İslam’ın güzelliklerini lisan-ı hâlimiz ve lisan-ı kâlimizle anlatmalıyız. Tebliğ, tebşir ve tenzir vazifesini îfâ etmeliyiz.

Bizim 20. kâfilemizin başkanı Mehmet Yazıcı hoca, Hicaz’da her gittiğimiz ziyaret yerlerinde bunu yapıyor. Ayrıca öğle namazının ardından her gün kaldığımız otelin câmiinde vaaz ediyor.

İman, ihlâs, irşad, tebliğ, tebşir, emr-i bil ma’rûf ve nehy-i anil münker, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.

MİNA HUTBESİ

Peygamberimiz (sav) Cemretü’l-Akabe’ye geldi ve ufak çakıl taşlarından ibaret olan 7 cemreyi attı. Her atışında tekbir getirdi. Ashâbına da, bu kırattaki çakılları bu şekilde atınız, dedi ve sözlerine devamla:

“Ey nâs! Din hususunda ifrat etmekten hazer ediniz. Sizden önceki milletlerin taşkınlık etmeleri onların ölümüne sebep oldu.” buyurdu.

Sonra da Minâ’ya gelip hutbe okudu.

Muhacirleri kıblenin sağ tarafında, Ensarın solda ve diğer cemaatin de karşı safta olmalarını emretti. 124 bin sahabeye müessir bir hutbe îrad etti.

Hamd ve senâdan sonra sözlerine şöyle devam etti:

“Ey nâs! Sizi Allah’ın kitabına bağlayan Peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz ve ona itaat ediniz! Hac ibadetinizin bütün şekillerini benden gördüğünüz gibi îfa ediniz. Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem.”

Gerçekten de bu hac Peygamberimizin (sav) ilk ve son haccı oldu.

Peygamberimiz; (asm) aşırılıklara, yanlışlıklara ve taşkınlıklara da dikkat çekti.

Tavaf esnasında ihramlı iken hacılara eziyet vererek ve onların tavaf akışını bozarak Hacerü’l- Esved’e dokunmaya veya Kâbe’ye el sürmeye çalışmak aşırılık ve taşkınlıktır. Tavaf ibadetini bozan bir hatadır.

Çünkü tavafta asıl olan Kâbe’nin etrafında kimseye zarar vermeden yürümektir. Tavaf, hiç bir canlıya zarar vermeden ve tavaf akışını bozmadan yürümek suretiyle yapılan bir ibadettir. Zerreden şemse kadar dönerek hareket eden her şey Allah’ı anar ve tesbih eder. Samanyolu, galaksiler, yıldızlar, dünya, güneş, ay ve çekirdeğin etrafındaki atomlar dönerek ibadet ederler.

İsra sûresinin 44.âyetinde ifade edildiği gibi: “Her şey kendi lisân-ı hâli ile ve görev dili ile kimseye zarar vermeden Allah’ı tesbih eder.”

İşte hacı da kimseyi incitmeden ve hiçbir şeye zarar vermeden 7 şavtla yürüyüş ibadetini tamamlar. Rabbine karşı: “Ey Rabbim! Bundan sonraki hayat yürüyüşünde ve hayat yolculuğunda kimseye zarar vermeyeceğim. Günah işleyerek kendime de zarar vermeyeceğim. Kur’ân ve sünnet yolunda yürüyeceğim. Kibir ve kebâirden uzak kalarak yürüyüşüme devam edeceğim. Son nefese kadar, tevhit ve takva üzere yürüyeceğim. Helal dairede yürüyeceğim, diyerek Allah’a söz vermiş olur.

İşte tavafın gerçek anlamı ve çıkarılacak ders budur. Tavaf, tevhit ve nübüvveti temsil eder. Kur’ân ve sünnet yolunda yürümeyi hatırlatır. Sırat-ı müstakimde seyretmeye işaret eder. Cennete doğru yürümeyi öğretir. Sıdk ve sadakati ders verir. Nezâketi, kibarlığı, sevgiyi, saygıyı, şefkati, merhameti ve peygamberimizin güzel ahlakını öğretir.

CAN MAL NÂMUSUN  KORUNMASI VE AMME HAKLARININ ÖNEMİ

Ebu Bekr radıyallâhu anh’den rivâyete göre, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem Mina’da devesinin üzerine oturdu. Devenin yularının bir ucundan da Hz. Bilal tutmuştu.

Abdulmuttalib oğulları zemzem kuyusunun başında hacılara su dağıtıyordu. Onların yanına geldi ve şöyle dedi: Eğer halkın beni görüp kendileri su çekmeleri ve sizi bu şerefli vazifeden mahrum etmeleri endişesi olmasaydı, zemzemi kendim çekerek içmek isterdim buyurdu. Abdulmuttalib oğulları da Resûl-ü Ekrem’e bir bardak zemzem sundular. O da içtikten sonra Mina’ya geldi. Eyyâm-ı teşrîkin kalan günlerini Mina’da geçirdi ve cemreleri attı. Kısa kısa konuşmalar yaptı. Bunlardan birisi bayramın 2. gününde idi. Bir rivayete göre de Nasr sûresinin nazil olduğu gün idi. Nasr sûresinin nâzil olduğunu duyan halk toplandı. Çünkü bu sûrede Allah’ın mü’minlere yardımı ve fetihler nasip etmesi anlatılıyordu. Halkın gruplar halinde İslâm’a girdikleri müjdeleniyordu. Zaten Peygamberimizin (asm) arzusu da bu idi. Herkesin Müslüman olması ve İslâm’ın yayılması idi. Bu sûrede peygamberimizin vefatına ve görevinin son bulduğuna işaret vardır. Bunun farkına varan sahabeden bazıları da ağlamıştı. 80 gün sonra da sevgili Nebîmiz (asm) Hz. Âişe’nin odasında vefat etti ve oraya defnedildi. Peygamberimizin kabrinin adı Ravza-i Mutahhara’dır.

Sahabenin toplandığını gören sevgili Peygamberimiz, Kasvâ üzerinde halka hitap etti. Bunlar Peygamberimizin son sözleri, son öğütleri ve son nasihatleri oldu. Ashabına yaptığı ayrılık ve veda konuşmalarıydı.

Bu hutbesinde; can, mal ve nâmus mâsûniyetinin öneminden bahsetti. Özellikle amme haklarının ehemmiyetini defâlarca tekrar etti. Amme haklarını tekrar tekrar vasiyet etti.

2024 yılı hac mevsiminde de hacılara zemzem ikramının özenle devam ettiğini gördük. Hem Kâbe’yi tavaftan sonra ve hem de Safa-Merve arasında sa’y yaparken bol miktarda zemzem suyu içme yerleri var. Arapça olarak zemzem suyu içilen yerlerde, “Sâdece içmek için zemzem suyudur.” yazıları ile hacılar îkaz ediliyor. Çünkü bazı hacılar zemzem suyu ile başlarını yıkıyor, üzerlerine, elbiselerine döküyorlar ve getirdikleri kaplara dolduruyorlar.

—DEVAM EDECEK—

Okunma Sayısı: 3400
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı