Bediüzzaman’a göre istibdat tahakkümdür, keyfi muameledir, kuvvete dayanarak iş yapmaktır.
İSTİBDAT NEDİR?
Bir tek kişinin görüşüdür, suistimalâta gayet müsait bir zemindir, zulmün temelidir, insanlığı yok edendir, insanları sefalet derelerine sürükleyen, İslam âlemini zillet ve sefalete düşürten, garaz ve husumeti uyandıran, İslamiyet’i zehirlendiren, hatta her şeye sirayet ederek zehrini atan, Müslümanlar arasına ihtilafları sokan, Mütezile, Cebriye gibi dalâlet fırkalarını ortaya çıkaran uygulamalardır. 1
İSLAM VE İSTİBDAT
İslamiyet istibdadın düşmanıdır. “ Bir kavmin efendisi; onlara hizmet edendir” 2 Hadisin sırrıyla Şeriat, istibdadı ve zalimane tahakkümü yok etmek için âleme gönderilmiştir. 3
Asr-ı Saadet ve dört halife dönemi ve uygulamalarına bakılırsa, günümüzün modern Demokrasinin ulaşamadığı bir seviyede hak, adâlet, meşveret, din, vicdan, fikir ve teşebbüs hürriyetinin en mükemmel mânâda uygulamaya konulduğu görülür.
Peygamber Efendimizden (asm) sonra gelen ilk dört halife, seçim ile iş başına geçmiş, uygulamalarında asla istibdada tevessül etmemişlerdir.
Dört halifeden her biri hem halife hem de reisi cumhur idi. Hz. Ebu Bekir(ra) Aşere-i Mübeşşereye( Hayatta iken Cennetle müjdelenen on sahabi) ve sahabelere Reisicumhur idi. Fakat şimdikiler gibi mânâsız isim ve resimden ibaret değil, adâlet hakikatini ve şer’î hürriyeti taşıyan dindar mânâda cumhuriyetin reisleri idiler. 4
Hz. Ebu Bekir hilafete ilk seçildiği zaman halka yaptığı konuşmada “ Ey insanlar! Ben doğru yolda adâletle yürürsem beni destekleyin. Yanlış yaparsam bana destek vermeniz gerekmez” demiştir.5
Hz. Ömer(ra) de ilk seçildiğinde halka karşı yaptığı konuşmada “ Ey insanlar! Yönetimde yanlış yaparsam siz ne yaparsınız?” diye sormuş, topluluktaki bir vatandaş, “Seni kılıçlarımızla doğrulturuz” diye cevap vermiş. Halife onu tutuklatma yerine ellerini semaya kaldırarak, “Allahım! Sana şükürler olsun. Yanlış yaparsam beni düzeltecek kulların varmış” diye şükretmiştir. 6
İSLAM HÜKÜMDARLARI VE YARGILANMA
Gerçek İslam hükümdarları hukuk karşısında insanlarla yargılanmaktan kaçmamışlardır.
Hz. Ömer(ra) Hiristiyan bir vatandaş ile, Hz. Ali sıradan bir Yahudi ile, Salahattin Eyyübî bir Hiristan kişi ile, Fatih bir Rum mimar ile mahkeme huzuruna çıkmışlardı. İslam adâletine göre şah ile geda (fakir) hukuk karşısında birdir. 7
BEDİÜZZAMAN DİN ADINA SİYASETE KARŞI İDİ
Üstat Bediüzaman, bir lahika mektubunda, toplumun bütün katmanlarının % 60,70’i tam dindar olmadıkça parti kurup din adına, dindarlık kimliği ile devlet idare edilmesine karşı olduğunu ifade etmiştir. Sözü edilen şart tahakkuk etmeden devleti yönetmeye kalkan dindar siyasîlerin, istemeseler de dini siyasete alet etmek durumunda kalacakları ve gönümüzde olduğu gibi icraatlarıyla dine çok zarar vereceklerini belirtmiştir.8
Üstat Bediüzzaman’ın içtihadının aksini ispat edercesine büyük bir hırs ile iktidara gelen dindar kimlikli yöneticiler, yanlışlarının eleştirilmesine tahammül etmemektedirler. Kendilerine biat etmeyen muhaliflere neredeyse hayat hakkı tanımıyorlar. Sahip oldukları devlet gücü ile acımasızca muhalifleri sindiriyor, mallarına, şirketlerine, gazete ve tv’lerine el koyuyorlar. Adaletten ve yargılanmaktan kurtulmak için hakimleri ve savcıları değiştiriyorlar, hoşlarına gitmeyen karar veren hakimleri tutukluyorlar. Dindarlık kimliği ile yapılan bu istibdatlar ve zulümler, en çok dine zarar vermekte, dini bilmeyen geniş bir kesimi dine düşman haline getirmekte, din düşmanlarının sayısını günden güne çoğalmaktadır.
Dipnotlar :
1 - Münazarat, yeni tanzim,s.50-51.
2 – Keşfu’l Hafa, 1:462.Hadis No: 1515.
3- Divan-ı Harbi Örfi, s.22.)
4- Şualar,yeni tanzim, s. 445-446.
5- İsmail Mutlu, Dört Halife Devri ,s.39-40.
6- A.g.e.,s. 69-70.
7- Münazarat, 161.
8- Emirdağ L, 318. Mektup, s.746