Vaktiyle, memleketin birinde, adamcağızın birisi köşesine kurulmuş kitap okumaktadır. Kitabın ortalarına doğru adamın gözüne şöyle bir anekdot ilişir: “Her kimin sakalı bir tutamdan fazladır ve boyu uzundur, o kişi ahmaktır.”
Cümledeki tarifin fiziğiyle uyuştuğunu gören adam, kara kara düşünmeye başlar: “Acaba ben de ahmak mıyım?”
Bir müddet tefekkür eden adam bakar ki boyunu kısaltmaya imkân yok. “Bari sakalımı keseyim” der. Evde makas bulamayan adam alır gaz lambasını eline ve ateşi sakalına tutar.
Yüzü gözü yanıklar içinde kalan ölüm döşeğindeki adam, son nefesinde karısından, okuduğu o son kitabı kendisine getirmesini ister ve kitaptaki anekdotun altına şu derkenarı düşer:
“Tecrübe edilmiştir. Biz dahi tasdik ederiz…”Avrupa İnsan hakları Mahkemesi, geçtiğimiz yıl ekim ayında verdiği kararla, KHK ile ihraç edilen ve 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Yüksel Yalçınkaya’nın ceza yargılamasında, “adil yargılanma hakkının” ve “kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin” ihlal edildiğine hükmetmiş ve yeniden yargılama kararı verilmişti.
İhlal kararı AİHS md. 46’ya göre verildiği için karardaki ilkelerin sadece Yüksel Yalçınkaya lehine değil FETÖ/PDY davası sanığı yüzbinler lehine uygulanması lazımdı.
Türk Hükümeti Yalçınkaya kararıyla ilgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine sunduğu eylem planıyla topu taca atmış olsa da yargının AİHM kararına uymasına bekleniyordu.
Fakat ne yazık ki böyle olmadı. Yeniden yargılama kararı sonrası Yalçınkaya’yı ikinci kez yargılayan Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM’in 185 sayfalık ihlal kararını tanımadı ve Yalçınkaya hakkında yeniden 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Böylece kucağındaki ateş topunu Yargıtay’ın kapısına bırakmış oldu.
Ağır Ceza Mahkemesinin bu mahkûmiyet hükmü için kaç sayfa gerekçe yazacağını bilmiyoruz ama kararında neler yazacağını üç aşağı beş yukarı tahmin ediyoruz.
AİHM’in “böyle hapis cezası olmaz” anekdotunu okuyan Ağır Ceza Mahkemesi, “verdiğim karar anekdottaki tarife benzemiyor zaten” diyebilmek için mahkûmiyet kararının boyunu kısaltamayacak belki ama sakalını kesmeye çalışacak.
Elinde makası bulunmayan Ağır Ceza Mahkemesi, iktidarın gaz(!) lambasıyla sakalı tutuşturacak gibi görünüyor.
Ancak ne yazık ki ne iktidar ne de ona itaat etmiş olan yargı, bunu yaparken ateşle oynadığının farkında değil.
Tek adam rejimi ateşle oynarken, yalnızca kendi yüzünü ve gözünü değil, maalesef bütün bir ülkeyi ve yakın coğrafyasını tutuşturacak.
AİHM; Konsey üyeliğinden ve sözleşmeye taraf olma statüsünden çıkarılma gibi yaptırımları uygulamadan, ölüm döşeğindeki hukuk devletinden birilerinin çıkıp, “evet, tecrübe edilmiştir, biz dahi tasdik ederiz ki böyle hapis cezası ve böyle yargı olmaz” demesi lazım.
Bu ateşi söndürmenin tek yolu hukuka dönmek. Kurak toprağın suya muhtaç olduğundan daha ziyade bizim şu anda hukuka ve adalete ihtiyacımız var.
“Toz duman savrulurken,
Gül çimen kavrulurken,
Can tenden ayrılırken,
Yağdır Mevlâ’m su…”