Bir devrin romanı... Hacı Hafız Mehmed - 60
Hacı Hafız Mehmed; Arap’ının kalbinin sesini kalbiyle hissetti ve gözyaşlarını gizlemeye çalışarak konuştu.
“Gözlerimin nuru, ruhumun ilacı! Hislerini tamamıyla anlıyorum, inan ayrılığımız uzun sürmeyecek. En kısa zamanda bülbülün gülüne, aşıkın maşukuna kavuşacak. Sen de biliyorsun ki, sevdiklerimizin çoğu kabrin öbür tarafında bizi bekliyor. Geride kalanlar ise, en kısa zamanda onlar da gidecek. Firaksız bir visal, üzüntüsüz bir hayat, ebedî saadet ve cennet bizi bekliyor…
“Başta Resûlullah, diğer enbiyalar ve evliyalar ile vefat eden anne ve babalarımız, hısım ve akrabalarımız, bütün sevdiklerimiz kabir salonunda bizi bekliyor. Bak Şehid Binbaşı Asım Bey ve canım kardeşim şehid Hafız Ali de bizi bekliyor. Artık dünyanın gamı, tasası, kederi, hüznü ve acısı son bulacak.
“Gönlümün Sultanı! Okuduğumuz derslerden bunları anlamadık mı? Öğrenmedik mi? Haydi canım! Kaldır şu başını, sil gözünün yaşını, dualarında hep beni hatırla ve manevî hediyelerini sakın unutma.
“Hakkını helal et, benim şayet bir hakkım varsa helal ediyorum, ben senden razıyım, Rabbim de senden razı olsun.”
Hacı Hafız Mehmed; hastalığının her geçen gün daha da ağırlaştığını ve ömrünün bir hayli azaldığını hissetmekteydi. Birgün akşam namazından sonra, oğlunu, kızlarını ve torunlarını bir arada görünce, yatağından hafifçe doğruldu, kesik ifadelerle ve kısık bir sesle şöyle bir vasiyette bulundu:
“Yavrularım! Sevdiklerime kavuşmaya iyice yaklaştığımın farkındayım. Biliyorsunuz, Risale-i Nurlar Kur’an’ın hakiki bir tefsiri olarak doğrudan doğruya Kur’an’a bağlıdır, Kur’an ise Arş-ı Alâ’ya bağlıdır. Bu eserler, Kelam-ı Ezelinin hakikatlerini bize anlatmakta. İnsanlığın manevî hastalıklarına şifalar sunmakta. Nurlara hizmet; Kur’an’a hizmettir.
“Diyorum ki; bu hizmet, hayatınızın en büyük gayesi olsun, hayatınızın hayatı olsun. Köyümüzün Risale-i Nurlar girmeden önceki hali hepinizce malum. Kumar, fuhuş ve içki gibi her türlü pislik vardı. Her tarafa eşkıyalar hakimdi. Kadınların, güçsüzlerin ve çocukların feryadı arşa kadar yükseliyordu. Dünyada bir cehennem yaşanıyordu. Şimdi ise ‘Elhamdülillah’ bu Kur’an hizmeti sayesinde her tarafta huzur, sevgi ve kardeşlik var. Halkımız dünyada da manevî bir cennet hayatı yaşıyor. Sizden tek istediğim; bu hizmetleri devam ettirmenizdir. Gevşememeniz, yılmamanız ve korkmamanızdır. Ne olur; birbirinizle uğraşmayın, birbirinizin eksiğini aramayın, tesanüdü, muhabbeti ve sadakati bozacak her türlü hareketten uzak durun. Ehl-i dalalete, nifaka ve zındıkaya fırsat vermeyin. Üstadımı benden ve beni Üstadımdan ayırmayın. Ben çok hastayım, belki bunlar son sözlerimdir. Sakın bu vasiyetimi unutmayın ve hakkınızı helal edin! Ben hepinize hakkımı helal ediyorum. Çok yorgunum, daha konuşmaya takatim yok. Yatmak istiyorum.”