‘Cins-i latîf ve zayıf ve nâzik olan kadınların” (20. Lema) fıtrata uygun yaşamamız oldukça önemlidir. Fıtrata uygun yaşamak demek; rıza dairesinde, sünnet yolunda yaşamak bizlere güzellik, iyilik katacaktır.
Biz kadınlar ruhumuzu, duygularımızı güzelleştirirsek dış güzelliğimizi de etkilecektir. Kalbimizi doyuralım ki ,duygularımız beslensin, duygularımızı besleyelim kı ruhumuza ulaşanlar ab-ı hayatı yaşasın yaşatalım. Biz kadınlar şefkat kahramanı olmamız hasebiyle oldukça narin çiçekleriz aslında. Bu hayatta hem eş, hem de annelik rolumuz var. Oldukça ağır olan bu vazifelerimiz iki cihanın zembereği hükmünde. Biz nereye doğru dönersek bizimle nesil o yolda ilerliyor. Bizler kendimizi değerli hissetmek istiyoruz. Oysa öyle değerliyiz ki. Fıtratımızı bozan hallerden uzak durmak, iki cihanın kapılarını bizlere açıyor. Biz kadınlar çağlara meydan okuyoruz. Yeter ki fıtrat üzere yaşayalım. Haramlara girmek, açılıp saçılmak, toplum içindeyken namahrem erkeklerin nazarlarını kendi üzerimize çekmek, haram lokma yemek, dövme yaptırmak, kaş aldırmak fıtratımızı bozan bazı haller. Rabbim bizi bu hallerden korusunu halleri normalleştirmemizden de korusun inşaallah. Günümüzde kadının meta haline getirilmeye çalışılması ve kadınların fıtratını bozacak halleri yaşatmak için çalışan komiteler var. Kadınları bu tehlikelerden korumak için en başta şunu bilmeliyiz ki İslam kadına ve kadın haklarına oldukça çok değer veriyor. Kadınlığın kendine has öyle güzel bir latifesi var ki kadınlığa has duygular barındırıyor. Bu güzellik ancak tesettür perdesi altında korunabilir.
KADINLAR YARATILIŞ İTİBARİYLE ZAYIF VE NAZİKTİR: “Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için, fıtrî bir meyli var.” (Lemalar, s. 195)
Kadınların fıtratları gereği bir diğer özelliğimiz ise annelik rolumuzdur. Anneliğin içgüdüsel yaşanan yoğun duyguların en başında şefkat gelir. Şefkat duygusu ile kendimizi bile unuturuz. Yavrumuz için kendi rahatını feda edebilen annelerimiz elleri öpülesidir. “Risale-i Nur’un en mühim bir esası şefkat olmasından, nisa taifesi şefkat kahramanları bulunmaları cihetiyle daha ziyade Risale-i Nur’la fıtraten alâkadardırlar. Ve lillahilhamd, bu fıtrî alâkadarlık çok yerlerde hissediliyor. Bu şefkatteki fedakârlık, hakikî bir ihlası ve mukabelesiz bir fedakârlık manasını ifade ettiğinden, şimdi bu zamanda pek çok ehemmiyeti var. Evet bir vâlide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlas ile vazife-i fıtriyesi itibariyle kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki; hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile; hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir.” (Lemalar, s. 199)
İnsan anne olunca daha iyi hissettiği duyguların en başında gelen his; kalbimizin sesini dinlemek. Anneler, yavrularına olan şefkat ile yaklaştıkları için vicdanımız her zaman bizimle beraberdir. Allah’ın emaneti olan çocuklarımıza yapabileceğimiz en önemli vazifemiz, çocuklarımıza iki dünyası için emek vermektir. Emek vermek demek; araştırmak, öğrenmek ve yaşamaktır. Yeter ki kendi rahat ve konfor alanımızdan çıkıp yepyeni ufuklara yelken açalım. Gözümüzün nuru evlatlarımız için aydınlık nurlu bir ortam hazırlayalım. Tevfik bizden, sonuç Allah’tan (c.c).