Kendisi ile 1965 yılında tanışmak nasip oldu. Kutlular Ağabey ile Zeytinburnu’ ndaki medreseye gelmişti. Mes-nevî-i Nuriye’de “Vücudunu mevcuduna feda et” diye bir tabir o zamanki baskıda çıkmıştı.
Bunun yazılışı Osmanlıca aynı harflerle olduğundan, Latin harflerine yanlış çevrilmiş olduğunu, “Vücudunu MU’CİDine feda et” olması gerektiğini söyledi. Ben de bunu anlamak istiyordum. İzahatı ile tatmin oldum.
Bilâhare, 1967 yılında Ankara’da Sungur ve Türkmenoğlu Ağabeylerin mahkemesinden çıktıktan sonra Van’a mevlide giderken Magırus otobüste beraber yolculuğumuz oldu. Yolculuk esnasında rahmetli Teyp Tahir Abiden ezbere dersler dinledik, benim şiir olarak bildiğim, ama makamını ilk defa ondan işittiğim;
“Ey risalet takının Hurşid-i Mah-ı Enveri,
Ey nübüvvet mebde-i Ahir Zaman Peygamberi,
Hak senin şanında Levlak okudu Ya Mustafa,
Yani sensin ey Muhammed Kâinatın Serveri”
ilâhisini otobüsteki abilerle okuduk. Kayseri-Malatya yolunda topluca fotoğraf çektirdik. O mevlidde bizi de emniyete götürdüler. Bir akşam nezarette aldık, sabahleyin şahit yazıp bizi salıverdiler.
Sonra İstanbul’a müteveccihen yola çıktık, Şanlıurfa, Gaziantep, Adana’ya uğradık, oralardaki kardeşlerle görüşmelerimiz oldu. Nihayette İstanbul’a avdet ettik.
Geldiğimizde İttihad Gazetesi yayına başlamıştı. Gazetede Fırıncı ve Kutlular Ağabeylerle beraberliklerimiz oldu.
Özel hatıralarımızda olan Fırıncı Ağabeyin cenazesine iştirak ettim, tabutunu taşıdım, 3 kürek ve bir avuç toprak atmak nasip oldu. Allah gani gani rahmet etsin.