İnsan Hakları Beyannamesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 10 aralık 1948’de kabul edilen bir bildiridir.
Temel insan hak ve özgürlüklerini çok güzel tarif eden ve olması gereken maddelerden oluşuyor. İdealist gençler ve eğitimli insanımızın cansiperane savundukları ve bazen bedel ödedikleri BM’nin bu kararı; insan hakları konusunda mükemmel hakları ihtiva eder.
Adına paneller, sempozyumlar verildi. İsmine ve içeriğine bakıp da çokça sevindik. İnsan hakları ihlalleri olmayacağını hayal ettik. İhlaller olursa BM bunu kabul etmeyeceğini gerektiğinde güç kullanacağını zannettik. Ne zaman ki güçlü olan bu ihlalleri yapınca işin foyasi ortaya çıktı. Halepçe’de, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Rüvanda’da... insan hakları ihlallerine seyirci kalındı.
Seslerini duyan pek olmadı. Ukrayna halkı için kısmen de olsa duyan olmuş maddi destek de verilmiştir. İnsan hakları ihlallerine İsrail vatandaşları maruz kaldığında işin rengi ve tepkisi değiştiğini görüyoruz. Diğer ülkelerdeki insan haklarında üç maymunu oynayan yani görmedim, duymadım bilmiyorum diyen ABD, İngiltere ve benzeri ülkeler; gözleri açıldı, kulakları duydu ve olaydan da haberdar oldular.
Bu da bize şunu gösteriyor ki BM’nin insan hakları ile ilgili tepki ve destekleri adil değil.
Bir gazetecinin “İsrail çocukları öldürüyor...” sorusunu ABD Başkan Biden; “Seni duymuyorum” cevabı vermesi olayı özetlemektedir. Onun için insan hakları beyannamesi tüm insanları kapsayan hale gelmemiştir. Sadece halkı Müslüman olan ülkelerde değil dünyanın farklı ülkelerinden insan hakları ihlalleri olur, BM kurucu üyelerinin çıkarları yoksa pek “duyan” olmaz. ABD’de politika yorumcusu katıldığı bir programda “Ortadoğu’da yüz binlerce Müslümanı katlettik, aynı şeyi Afganistan’da yaptık.
Ukrayna’da vekalet savaşını yürütüyoruz” demişti.
İnsan hakları bahane, dünyayı bir birine düşüren askeri-sanayi işbirliği şahane.