Aradan yıllar geçti ve Türkiye halen, “Tesbih çeken ile tetik çeken bir olur mu?” sorularının sorulduğu bir ülke olmaktan kurtulamadı.
Bilhassa tek parti ve darbe dönemlerinde mütedeyyin insanlar ‘kitap okudukları’ için takibata uğramış ve netice olarak “tesbih çeken”ler çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı.
Günümüzde de ‘hak, hukuk ve adalet’ talep edenler ekseriyetle kınanıyor. Oysa “Büyük Türkiye” olabilmek için hakkı, hukuku ve adaleti savunmaktan başka çere yoktur. Çünkü bunlar herkese ve hepimize lazım olan değerlerdir.
Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz’ün netice itibarıyla düşüncesini ifade etmiş olması sonunda önce gözaltına alınması ve akabinde tutuklanması ‘düşünceyi ifade etme’nin halen suç olarak görüldüğünü ortaya koymuş olmaz mı?
Karar öncesi ve sonrasında sosyal medyada yazılanlara bakınca ‘trol’lerin harekete geçtiği akla geliyor. Tek tip aleyhte mesajların farklı isimlerle peş peşe paylaşılması başka nasıl izah edilebilir?
Hukukçu değiliz, ama senelerden beri uzman hukukçuların açıklamalarını herkes gibi biz de takip ediyoruz. Tutuklama, son tedbir değil mi? Yargılama süreci için tutuklama kararı verilmesi şart değil ki.
Türkiye’nin “hak, hukuk ve adalet yolu”nda ilerleyebilmesi, Fransız yazar ve filozof Voltaire gibi düşünenlerin sayısının çoğalmasına bağlıdır. Herkesin bildiği ve tekrarladığı üzere,
François Marie Arouet ya da Voltaire takma adıyla tanınan Fransız yazar ve filozofun şöyle demiş: “Düşüncelerine katılmıyorum. Ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar savunurum.”
Bir düşünce ve fikir beyanı sonrası insaflı insanlara düşen şey, en azından Voltaire’nin ortaya koyduğu tavırdır. Düşünceyi ifade etme hakkının insanlara tanınmaması Türkiye’yi iyi noktalara götürmez ki.
Bu noktada tutuklamaya itiraz eden Av. Çiğdem Koç’un şu mesajı da önemli: “Kazım Güleçyüz’ü tanımam, takip ettiğim bir gazeteci değil, Yeni Asya Gazetesi ile hayatımın herhangi bir yerinde kesişmeme olanak yok. Ateistim ben. “Bunları “ama” kılıfı giydirmek adına söylemiyorum. İnsanın kendi gibi düşünmeyenin fikrine dair duyması gereken sorumluluk adına söylüyorum. Demokrat olmanın, entelektüel ahlakın gereği düşmanının dahi söz hakkını savunmaktan geçer, ki burada “düşman” sözcüğünü durumun hayatiyeti adına kullandım. “Velhasıl, gazetecilik suç değildir, fikir ve ifade suç olamaz. Şiddet içermediği sürece ifadeleri nedeniyle insanlar tutuklanamaz. Bunları artık konuşmamalıyız. Sahiden çok büyük dertlerimiz var bizim. @yeniasya #KazımGüleçyüz.” (@cigdemkc, 23 Ekim 2024)
Hatadan bir an önce dönülmesini bekliyoruz. Ülkemizin çok sayıda Voltaire gibi düşünenlere ihtiyacı var vesselam.