Yine ‘özel’ sayılabilecek bir konudan bahsetmek durumunda kaldığımız için en başta hepinizden özür dileriz. Ama ‘birimizin derdi, hepimizin derdi’ olduğu gerçeği ve çare bulunması niyetiyle bir ‘kaza’ sonrası karşılaştığımız hadiseleri sizlerle paylaşmayı arzu ettik.
Geçen günlerde ikindi vakti eve giderken telefonla aldığımız bu ‘kaza’ haberi bir hafta boyunca gündemimizi meşgul etti. İlkokul 5. sınıfta okuyan oğlumuz, arkadaşlarıyla mahalledeki caminin bahçesinde oynarken feci şekilde düşmüş ve başını mermerlere çarpmıştı. Aceleyle eve gittim ve Mahmut Cemal’in alnının neredeyse yumurta büyüklüğünde şiştiğini gördüm. Evdekilerde de ciddî bir telâş vardı. Hemen 112’yi aradım ve ‘kaza’yı kısaca anlattıktan sonra nasıl bir yol izlemek gerektiğini sordum. Görevli, “Bir acil servise başvurun” dedi. Biz de hemen bir taksiye binerek en yakın ‘devlet hastenesi’nin acil servisine gittik.
Tabiî ki benim beklentim, 112 servisindeki görevlinin bir ambulans göndermesiydi. Bunun yerine “Kendi imkânlarınızla bir acil servise gidin” anlamındaki tavsiyeyi makul bulmadıysam da, itiraz etmedim.
‘Kafa çarpması’ olduğu için hemen beyin tomografisi çekilmesi istendi. Tomografi çekildi, görevli doktor sistem üzerinden filme baktı ve “Durum ciddî, kafayı fena çarpmış, alında çatlak ve kırıklar var. Bu gece buradasınız. Sabaha kadar müşahede altında tutacağız” dedi.
Oğlumuz ‘müşahede altında’yken biz de acil servise gelen hastaları ve yaşananları müşahede etme imkânı bulduk. Allah dert vermesin... Kimi bisikletten düşmüş, kimi çocuklara top çarpıp kolunu kırmış, kimi yürürken düşüp kalçasını kırmış... Yüzlerce kazazede... Neredeyse dakikada bir hasta geliyor. Acil serviste çalışanlara Allah kolaylıklar versin. Hasta da haklı, çalışanlar da... Herkeste bir telâş. Şikâyet eden de var, “Her şey Allah’tan” deyip şükredenler de. Hakikaten ibret manzaraları yaşanıyor. Bediüzzaman boşuna “Hastaneleri ziyaret edin” dememiş... Dünya meşgalesi ‘ölüm’ün bize çok uzak olduğunu ihsas ettiriyor, ama ölüm bize çok yakın. Bunu görmek için ‘acil servis’ler iyi bir müşahede salonu olabilir.
Neticede acil servise gidişimizin üzerinden 12 saat geçtikten sonra sabah 06.00’da yeni bir beyin tomografisi daha çekildi. Son değerlendirmeler de yapıldı ve “En kısa zamanda beyin cerrahı polikliniklerinden randevu alınarak hastanın kontrol ettirilmesi” şartıyla eve gönderildik. Aynı gün başka bir hastanenin ilgili servisinden randevu aldık ve öğleden sonra o hastaheneye gittik. Ancak işimizi göremedik, çünkü hastamız, taburcu edildiği hastanede yatıyor görünüyormuş. Yarım saat süren telefon görüşmesi yaparak ‘çıkış’ımızı yaptırdık, ama bu defa da “24 saat süre geçmeden başka bir hastanede işlem yaptıramazsınız” dediler. Peki, deyip evin yolunu tuttuk. Ertesi gün sabah erkenden yeniden hastaneye gittik, yine aynı sürpriz: Hastanız hâlâ yatıyor görünüyor! “Yahu dün bu işi halletmiştik” dedik, ama çare yok. Yeniden ilgili hastaneyi aradık. Meğer, hastanelerde ‘fatura birimi” varmış, onlar “kaydı açık bırakmış olabilir”miş, onları aradık ve problem çözüldü. Ama böyle mi olmalı? Niçin böyle basit meseleler için insanlar saatlerce uğraşsın!
‘Hasta kaydı’ndan sonra ilgili doktorun yanına gittik. Yeniden bir ‘beyin tomografisi’ istedi. Onu da çektirdik. Bu defa çekilen tomografi, doktorun bilgisayarına düşmedi! Tekrar git, tekrar hatırlat... Olmadı, o gün de işimiz görülmedi. “Yarın gelin” denildi. Aynı hastaneye üçüncü gün de gidildi. Bu defa doktor “BT iyi çekilmemiş, yeniden çekilsin” diyerek ilgili birime yönlendirdi. Oradaki görevliler de “Bizdeki doktor da bir görsün” deyip kendi uzman doktorlarına gösterdiler. İki doktor kendi aralarında konuştuktan sonra “15 gün sonra yeniden bir tomografi çekilmesi ve kontrol edilmesi” şartıyla eve gönderildik.
Dikkat ederseniz, maksadımız kişileri eleştirmek değil. Bu bakımdan hastane isimlerini de zikretmedik. Çalışanların büyük çoğunluğu ellerinden geleni yapıyor, ama sistemde bir problem var. Bunları ifade etmekteki amacımız da, benzer sıkıntılarla başka hastaların ve yakınlarının karşılaşmaması...
Büyük işler yapıp, ‘küçük işler’de bocalamak niçin? Acil bir vak’a olarak hastaneye müracaat eden bir hastanın bütün işlemleri sonuna kadar birbirini takip etmeli değil mi? Niçin hasta ya da yakını her defasında ayrıca randevu almaya mecbur olsun? Zaten hastaneye müracaat eden bir hastaya, “Bugün git, yarın randevu alarak gel” demek milleti uğraştırmak anlamına gelmez mi?
Bu vesile ile bütün hastalarımıza acil şifalar dilerken; kaza, belâ ve musîbetlerden korunmak için de duâlarımızla Allah’a iltica edelim derim. Ya Rabbi! Her türlü kaza, belâ ve musîbetlerden bizi koru. Amin.