Karbon ayak izi, kısaca ‘insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü’ olarak tarif ediliyor. Dünyada yaşayan her insan doğrudan ya da dolaylı olarak ‘çevre’ye zarar veriyor ve bu o insanın ‘karbon ayak izi’ olarak ifadesini buluyor.
Türkiye gündemini yeterince meşgul etmese de dünya ülkeleri nezdinde ilgi gören yeni bir kavram var. Bilhassa çevre konusundaki toplantılarda “karbon ayak izi”ne dikkat çekilerek gündem oluşturulmak isteniyor.
Karbon ayak izi, kısaca ‘insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü’ olarak tarif ediliyor. Dünyada yaşayan her insan doğrudan ya da dolaylı olarak ‘çevre’ye zarar veriyor ve bu o insanın ‘karbon ayak izi’ olarak ifadesini buluyor.
Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, “V. İstanbul Karbon Zirvesi”nde yaptığı konuşmada bu noktaya dikkat çekip şöyle demiş:
“Akademisyen bir aktivist olarak benim de hedefim evde, işte, okulda, yolda, tarımda ve her yerde karbon ayak izinin farkında olmaktır. Biz dernek olarak da bu amaçla düşük ve küçük karbon kahramanlarımızla, yıl boyu süren etkinliklerimizle farkındalık ve yaygın bir kapasite oluşturmak istiyoruz. Bu sene diyoruz ki ‘Hepimiz, iklim dostu bir dünyanın parçaları olmalıyız...’ İşte bugün buraya gün boyu adeta maraton gibi gerçekleştireceğimiz konuşmacılarımızı dinleyerek, bir ‘iklim imece’sine geldik. Hep birlikte iklim dostu dünyamızı güçlendirmek, katkı yapmak ve çalışmak üzere önce bugün ve sonrasında da bizimle paydaş olmaya, devam etmeye her birinizi dâvet ediyorum ve en kalbi sevgilerimi sunuyorum.” (AA, 26 Nisan 2018)
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Adnan Tan da çevre kirliliği ve küresel ısınmayla ilgili dünyanın bu hale gelmesinde tarihî sorumluluğu olan ülkelerin ellerini taşın altına koyması gerektiğine dikkati çekip “Nihayetinde Paris Anlaşması’nda, ülkelerin kendi gönüllülük esasına dayanarak 2030’a kadar bir program vermesi, bunun mekanizmalarını oluşturması ve bu konuda, ‘Hep beraber bir anlamda dünyamızı kurtarmanın yoluna bakalım!’ şeklinde kararlar alındı, biz de imzamızı attık” şeklinde konuşmuş.
Çevrenin ‘basit’ görülen hareketlerle korunabileceğine en iyi örneklerden biri ‘karbon ayak izi’ anlayışı olsa gerek. “Tek başıma benim ne faydam olur. Ben az tüketsem, çevreyi kirletmesem ne çıkar” diyemeyiz. 7 milyar insanın her birinde çevreyi koruma anlayışı ve şuuru olsa çevremiz bu kadar bozulur muydu? Bazıları görmek istemese de çevreyi korumak için de eğitime ve güzel ahlâka ihtiyaç vardır.
Konu ile ilgili bir hadis-i şerif şöyledir: Bir defasında Hz. Peygamber (asm) Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu. Resûlullah (asm), (onun suyu aşırı kullandığını görünce); “Bu israf nedir?” diye sordu. Sa’d de, “Abdestte de israf olur mu?” dediğinde Hz. Peygamber de (asm) “Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile...” şeklinde cevap verdi. (İbn Mace, Taharet, 48)
Abdest alırken dahi su israf edilmesine itiraz eden bir anlayış aynı zamanda ‘en çevreci’ anlayış değil mi? İnsanlar bu hususta ikna edilebilse ve israf alışkanlığından uzak durabilseler çevremiz ve dolayısıyla dünyamız tehlikelerden uzak kalmaz mı? Bu anlayış insanların çevreye vereceği zararı en aza indirip, ‘karbon ayak iz’lerini silmeye yetmez mi?
Bazıları kendilerini ‘karda yürür, iz bırakmaz’ olarak görse de yeryüzüne silinmeyen bir ‘karbon ayak izi’ bıraktığını unutmasın...