Türkiye’nin gerçek gündemini örtbas etme amacıyla alevlendirilen “sun’i gündem”lerde karambola getirilen gerçek gündemlerden biri Türkiye’de tarımın tükenişi.
Tarım Bakanlarının “paramız var ki ithal ediyoruz” mantığıyla ülkeyi tamamen ithalata mahkûm eden politikalarla Türkiye tarımda da dışa bağımlı hale getirilmiş. Geçen yıl tarım ürünleri ithalatı için 14 milyar dolar (yaklaşık 500 milyar lira) harcanmış. Öncelikle mazot, elektrik, gübre, bitki hastalıklarına karşı ilâç, tohum, zirai araçların yanısıra sulama ve depolama gibi bir yığın girdide fiyatların en az yüzde 400 ile 600 kat zamlanması ve yetiştirme ve bakım girdisi mâliyetlerinin kat kat katlanmasıyla tarım ve hayvancılık tam bir iflasta.
Ve iktidardakiler her fırsatta “yerli ve milli tarım”dan dem vururken, bir zamanlar tarım ürünlerinde dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye, buğdaydan arpaya, mısırdan mercimeğe, kuru fasulyeden nohuta, üzümden ayçiçeğine, pamuktan, patatesten kuru soğana, hatta samana kadar ithal eder duruma düşürülmüş.
TARIM ARAZİLERİ AZALIYOR
Keza bütün dünyada tarım ürünleri “stratejik ürünler” olarak kabul edilip tam destek verilirken, “tek kişilik otoriter rejim”de çiftçi, köylü ve besiciye zaten dipte olan desteğin gittikçe azaltılmasıyla üretici ve besici sayısı hızla tükeniyor.
2006’da çıkarılan Tarım Kanunu’na göre milli gelirin en az yüzde 1’inin her yıl çiftçiye verilmesi gerekirken “tek kişilik hükûmet”te hiçbir zaman bu hükme uyulmayarak çiftçiye destek âdeta “harçlık”la geçiştiriliyor. Yasa gereği çiftçiye 411 milyar lira destek verilmesi gerekirken desteğin 91 milyar lirada kalması, yasa gereği verilmesi gereken desteğin dörtte birinin bile verilmemesi tarımın bile bile tasfiye edildiğini ortaya koyuyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün raporlarıyla ve TÜİK’in verileriyle AKP iktidarında Türkiye’de gıda fiyatlarının yüzde 608 ile 653 arasında artışı bunun belgesi.
Diğer yandan Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın yıllar önce yaptığı tesbitlerle maliyetlerin çokça yüksekliği ve çiftçilerin masraflarını çıkaramamaları sebebiyle üreticiler tarımdan çekildiğinden tarım arazileri küçülüyor. Son on yılda ülkemizdeki tarım arazileri 27 milyon dekarı, yani yaklaşık Belçika’nın yüzölçümü kadar azalmış.
Bu tesbitle, Avrupa Birliği’nde yedi yıllık, Amerika’da beş yıllık tarım bütçesi planlamasına karşı Türkiye’de bir yıllık tarım plânlamasının dahi olmamasıyla, tarımda tam bir kargaşa yaşanıyor.
TARIMI BİLE BİLE TASFİYE…
Bu arada buğdaydan arpaya, çaydan fındığa kamu alım fiyatlarında yüzde beşi – onu geçmeyen düşük fiyatlarla çiftçi tarladan – üretimden uzaklaştırılırken. AKP iktidarının “ilk icraatları”nın başında gelen gübre fabrikalarının kapatılmasıyla ithal gübre fiyatlarıyla diğer girdilerin mâliyetlerinden dolayı çiftçilerin bankalara olan ve ödenemeyen borçları nedeniyle bankalar tarafından takibe alınan borç tutarları gittikçe artıyor.
Son verilere göre çiftçilerin bankalara olan toplam borçları 714 milyar 981 milyon 699 bin TL’ye ulaşmış durumda. Ayrıca ödenemeyen ve takibe alınan borç tutarı da 2 milyar 821 milyon 838 bin liraya çıkmış.
Bu yüzden üç yılı aşkındır bütün dünyada tarım ürünlerinin fiyatları düşerken, Türkiye’de katlanıyor. Bundandır ki enflasyonda olduğu gibi savaş, iç savaş ve kargaşa içindeki ülkelerden bile daha vahim olarak gıda fiyatları katlanıyor.
Bundandır ki Türkiye özellikle gıda fiyatları pahalılığında dünyada dördüncü, OECD’de “birinci.”