Yoğun seçim gürültüsünde karambola gelen konulardan biri de, Türkiye’nin adım adım iç savaş kaosundaki Suriye’yle savaşın eşiğine getirilmesi.
Ancak en çarpıcı olanı, Başbakan’ın sonuçları Suriye’ye askerî müdahale ve savaşa “onay” olarak yorumlaması. “Balkon konuşması”nda, “Suriye şu anda bizimle savaş halinde. Uçaklarımızı taciz ediyorlar” çıkışı, orduyu Suriye’ye sokmanın sinyallerini çakması.
Nitekim Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan “gizli Suriye toplantısı”nda konuşulanlar, Suriye‘yle savaş senaryosu”nu deşifre ediyor.
Yüksek güvenlikli bir yer olan, jammerlerle dışarıdaki kayıt cihazları ve sistemin körleştirildiği ve veri akışının mümkün olmadığı belirtilen “sağır oda”yı dinlemenin ancak erişimi olan kişilerce yapılabileceği tesbitiyle varılan “Fail kesinlikle içeriden” hükmü elbette büyük bir skandal. Üst düzey güvenlik bürokrasisinin dinlenip “devlet sırrı”nın medyaya sızdırılması, öncelikle ciddî istihbarat ve güvenlik zaafını söz konusu ediyor.
“SURİYE İLE SAVAŞ” İLÂNI!
Başbakan’ın meydanlarda “Şu hale bak! Bu kadar önemli bir görüşmeyi ortam dinlemesi yaparak sen kime servis yapıyorsun” dediği, “alçaklık, adilik, namussuzluk!” sert tepkisini gösterdiği “Suriye tapesi”nin sızması fevkalâde vahim. Ancak “tape”deki diyaloglar çok daha vahim.
“Suriye ile savaş gerekçesi”nin uluslar arası arenada kabul görmesi için “Süleyman Şah Türbesi”ni ileri süren Dışişleri Bakanı, “Savaştan kaçındık” diyor; lâkin medyada ayrıntılarıyla yer alan ve hükûmet sözcüsünün “büyük ölçüde gerçek” dediği ses kayıtlarını teyid ediyor.
Girdiği yerlerde Amerikan ve küresel ecnebilerin işgal ve müdahalesine zemin hazırlayan El Kaide bağlantılı Irak Şam İslâm Devleti örgütünün (IŞİD) Süleyman Şah Türbesini bombalama tehdidini savurması; Başbakan’ın “bunun bu konjonktürde imkân olarak değerlendirilmesi gerektiği” tâlimatıyla MİT Müsteşarına ait olduğu iddia edilen sesin “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye sekiz füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, türbeye saldırtırız” cevabı ve Genelkurmay İkinci Başkanı’na atfedilen “Yani yapacağımız iş direkt savaş sebebi” cümleleri, dehşeti ele veriyor.
Aslında Dışişleri Müsteşarına atfedilen, “Ulusal güvenliğimiz son derece pespaye ucuz bir iç politika malzemesi haline geldi” ifâdesi, ne denli tehlikeli bir savaş oyununun oynandığını gösteriyor.
Başbakan’ın seçimin ilk seçim değerlendirmesinde, “Süleyman Şah Türbesi 10 dönüm bizim topraklarımızdır. Oraya olan her saldırı 780 bin kilometreye saldırıdır. Biz buna sessiz kalabilir miyiz?” sözleri dehşetli vartanın açık ikrarı oluyor…
ASKERÎ “MÜDAHALE TUZAĞI”
Özetle sömürgeci Batılıların aradığı ortamı hazırlayan taşeron aktör IŞİD’le Türkiye ajite ederek Suriye’ye askerî müdahale tuzağına çekiliyor. Ve ne yazık ki, Suriye ateşine odun taşıyan Ankara, Şam’la kapışmaya teşne. MİT Müsteşarının beyanıyla iki bin TIR’la “malzeme” gönderdikleri, Genelkurmay İkinci Başkanı’nın “mühimmat lâzım” dediği Suriye ateşine odun taşıyor.
Siyasî iktidar, Müslüman komşuyla savaşın maddî ve mânevî vebâlini taşıyabilecek mi?