Malûm partili Cumhurbaşkanı’nın bütün konuşmalarını, grup toplantılarını prompterden okuduğu, “yandaş medya”daki açık oturumlarda bile “akredite gazeteciler”in “cevaplara göre hazırlanmış soruları”na, karşısına yerleştirilmiş ekrana bakarak cevaplandırma çarpıklığı artık kanıksanmış.
İlginç olan, havadaki “soru” perdesinde sergiledikleri “meddahlık”ta kimin hangi “soru”yu sorduğunun bilinmemesi. En çarpığı da özellikle yurtdışı gezilerinde “uçağa alınan seçilmiş gazeteciler”in serâpa yalakalık kokan, sahteliği açığa çıkan sakil çiğ çanak soruların sorulması.
Görünen o ki ekonomik çöküşte, yüksek enflasyonla, ağır vergilerle, peşpeşe yüzde 400’lere varan fahiş zamlarla vahim ekonomik çöküşe karşı kendisine övgüler dizildikten sonra Cumhurbaşkanı’na “devlet ve hükümet olarak siz sürekli feragat ediyorsunuz, feragat etmesi gereken sadece devlet mi?” gibi acayip sorulara cevap aranmıyor, verilecek cevaplara göre acayip sorular soruluyor.
Meselâ, Erdoğan’a Kırgızistan ve Macaristan ziyaretlerinde eşlik eden gazeteciler, sorularını yöneltmeden önce Cumhurbaşkanı’nı öven ve muhalefeti “terörle bağlantılı” veya “panik havasında” olmakla suçlayan ifadelerle başlayan peşrevler ve temennalarda bulundular.
En son, Cumhurbaşkanı’nın Riyad dönüşünde uçakta bir gazeteci, sorusuna “Efendim” diyerek başlayıp, “Enerji kaynakları Ak Parti iktidarında yüzde 55’e kadar yükseldi ki bu bir rekor” övgüsünde bulunduktan sonra, “Az önce zat-ı âlînizin de belirttiği gibi...” şeklinde devam etti. (Gazeteler, 13.11.24)
Bir diğeri, sorusunda “Trump’la görüşmenizde yanında Elon Musk ve oğlu da vardı. Ayrıca Elon Musk New York’ta Türkevi’nde görüştüğünüz zaman dışarıya elinde kitabınız ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ ile çıkmıştı, Elon Musk’la arada sırada görüşür müsünüz?” methiyeli merakının akabinde “Türkiye’nin uzaya gitme ve teknoloji ile ilgili çalışmaları”ndan dem vuruyor.
Keza, İsrail ile ticaretin yüzde bin beş yüz, iki bin, hatta sekiz bin kat artarak devam etmesi ve protesto edenlerin derdest edilip tutuklanması görmezden gelinerek, İsrail’le ilişkilere dair “Türkiye, İsrail ile ticareti tamamen durdurdu” gibi asılsız bir ifade kullanılıyor.
Bir başkası, “Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin astronomik rakamlarla verdiği konserler tartışılıyor” derken, AKP’li belediyelerin sözkonusu rakamların on hatta yüz katına varan konser israflarından, 801 milyarın çarçur edildiği “Dinozor parkı” müsrifliğinden tek kelime etmiyor.
Özetle, dünya basın tarihine kara bir leke olarak geçen “cevaplandırılmış sorular”, “cevaplara göre sipariş sorular” veya “cevapların soruları”, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü fecaatini ifşa ediyor.
TESBİT
“Fonlanan medya”nın palazlandırılması
Tesbit şu ki “istibdatlı tek kişilik hükûmet”te ağır cezalarla muhalif medyayı sindirme ve susturma operasyonlarıyla tek merkezden pompalanan aynı manşetleri atan “meddah medya” türemiş.
Bu yüzden, Türkiye, uluslararası araştırmalara göre “demokrasi endeksi”nde çoğu iç savaş, kargaşa ve kaos içindeki “hibrit-melez demokrasiler”den “otoriter rejimler”e düştü. Ayrıca “şeffaflık” ve “insanî gelişmişlik” gibi birçok endekste listenin alt sıralarına gerileyerek, “basın özgürlüğü endeksi”nde Etiyopya, Kongo ve Eritre gibi Orta Afrika ülkeleri arasında yer aldı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in “2024 dünya basın özgürlüğü endeksi”nde 180 ülke arasında İsrail’in zulmü ve soykırımına uğrayan Filistin’in de altında 158. sıraya gerilemiş. Basın ve ifâde özgürlüğünde Avrupa’daki 42 ülkeden “basını özgür olmayan tek ülke” durumuna düşürülmüş.
Saray iktidarının yanlışlarını eleştiren gazetelerin ilân hakkının kesilmesine karşı, iktidara medhiyeler dizen medya sürekli fonlanıyor. Tirajlarının kat kat üstünde ilânlarla, kamu bankalarından sağlanan yüz milyonlarca, milyarlarca -ödenmeyen- kredilerle, vergi muafiyetleriyle, borçlarının silinip sıfırlanmasıyla, “teşvik” perdesinde milletin malının peşkeş çekilmesiyle iktidara medhiyeler dizen medya mütemâdiyen palazlandırılıyor.
Bu arada “dezenformasyon yasası” türü “istibdat yönetimi”nin “sansür yasaları”yla medya âdeta “iktidarın sopası” hâline getirilirken, Başkanı’nın “Cumhurbaşkanı’nın talimat ve telkinlerini emir telakki ederiz” ikrarıyla RTÜK “medyayı hizaya getirme” ve “susturma aracı” olarak kullanılıyor.
“Yandaş olmayan” medyanın yüzde beşini bile bulmayan televizyonlara her fırsatta, özellikle “montajlı-iftiralı seçim dönemleri”nde onlarca idarî para, program durdurmanın yanısıra milyarlarca lira para cezaları yağdırılıp günlerce ekranları karartılıp baskılar artarken, medyanın yüzde doksan beşini oluşturan “yandaş kanallar”dan göstermelik bir iki “uyarı”yla geçiştiriliyor.