Günlükler seni de sardı gibi Selim Ali.
Bakıyorum yüzün gülüyor arada okurken. Bazen dalıp gidiyorsun. Bir hüzün sarısı olduğu da oluyor. Günlükler bir anlamda yazarın gizli bölmelerini okuyucuya açması da diyebiliriz. Okuyalım bakalım!
GİDERKEN
Avucuma bir şeyler bırak, git!
Yüzüme süreceğim şeyler...
Yüzüme sürünce güleceğim...
Avucumun içi gibi bulacağım...
Bir adres bırak git!
KRALLIK VE DEMOKRASİ
Kitap diyor ki:”Başarı halka; başarısızlık komutana verilir.” Kural bu. Bizim yapıp ettiklerimiz bunun tam tersi... Kişilere taparak kişilik kalır mı orta yerde!
ZAMANIN SESİNİ DUYMAK
Her insan Yaratıcıyla teke tek muhatap... Bize her nefes pırıl pırıl bir hayat sunanla aramızı açanları bilelim diye... İş ciddî... Kabre yalnız gireceğiz.
DEMOKRASİYİ BEKLERKEN
Her kişiyi, her hadiseyi kısaca her şeyi hür, demokratik, âdil konuşacağımız zaman ve zeminlere kavuşamadan kıyamet kopacak mı yoksa?
MUHASEBE
Fındık, fıstık, badem, ceviz ülkesiyiz değil mi? Altınla yarışıyor bu nimetler de… nasıl becerdik bunu? Her şeyi ithal mi edelim? Sıra da zeytin mi var şimdi? Şiirsiz, zeytinsiz yani bedenimizi, ruhumuzu besleyen şeylere veda ede ede gidiyoruz kıyamete. Fânî dünyadan ebedī acılar götürmeyin öbür tarafa! Yunus’tan, Mevlânâ’dan, Said Nursī’den uzaklığın adresi geldiğimiz yer. Yunus sarı çiçekle konuşur; Mevlâna kuru neyi konuşturur; Said Nursî Esma, kâinat, insan ilişkisini ilmek ilmek örer.
İÇİNDEKİLER
İçine dolanların heyecanı…
Sürüklüyor seni;
Tut(ma) kendini!
TİYATRO
Tanpınar’ın Huzur romanını sahneye uyarlamışlardı; gittim. Bir sefer de başka bir oyun niyetiyle bilet almıştım; yanlışlıkla yine Huzur! Huzurla seyrettim de... ne kadar diploma alınması gerekiyorsa, babamın zoruyla da olsa, aldım. Meğer hep aynı oyunları sahneye koyacaklarmış; ilkokuldan üniversite son sınıfa kadar. Hiçbiri “huzur” vermedi.
PAYİDAR
Adresler çoğalsın; pay edelim; payidar olalım!
HANGİ CESARET?
Bu kadar cesur milletiz lâkin cehaleti. fakirliği, kavgayı bir türlü yenemedik.
FUTBOL
Bu futbol işi çığırından çıktı. Bunca vakit, nakit, can israfı nereye kadar? O trilyonları adam yetiştirmeye harcayalım; gençlerimizi harcamayalım.
DİPLOMA YA DA GURUR
Allı pulu diplomalar alırız;
Gururu takarız yakalarımıza!
PAROLA
Parolayı soruyorsun: “Önce Türkçe...” İyi pişmeli kelimelerimiz. Vurgusu, durgusu, sorgusu... yerinde… Kelime dağıtmalı hocalar, analar, babalar, dükkânlar... Harçlık niyetine çocuklara... Ve maaş diye büyüklere... Kelimeler dağıtılmalı bol... Unutulan, tozlanan kelimeler...
ANADOLU KOKUSU
Şiirler ezberledik: ”Edirne’den Kars’a kadar…/ Benim cennet vatanım var.” Tamam da... kilometrelerce ekil(e)meyen tarlalar... Hani benim nazlı, kınalı, benekli kuzularımın çıngırak sesleri? Cevizinden bademine ithal ediyoruz. Etinden buğdayına dışarıdan geliyor. Ataları dinleyelim: ”Ucuz etin yahnisi yenmez.”
HÜRRİYET ÇARŞISI
Bak! Hürriyetin başına bir iş gelirse; ikimizin de hayatı tehlikeye girer. Hürriyetsizlik; insanlıksızlığın ta kendisidir. Hürriyet o kadar tatlı, berrak, şeffaf, lâtif, nâzik, nazif bir şeydir ki... bana, baharın bütün renkleri, sesleri, zamanları gibi gelir. İnsanın hürriyeti sevmesi; kendisini sevmesidir. Hürriyetsiz yaşanmaz mı; yaşanır, yaşanır da... “ insan” olarak değil!
BİR DÜNYA OKUMASI
Risale: “Dışı süs; içi pis...” diye fotoğrafını çeker bu medeniyetin. Bu binalar, vitrinler, baş döndüren teknoloji kapitalizmin amansız saldırısıdır. Zaruret/çok lâzım ihtiyaçlar dışında açıldığımızda… sahile geri dönmemiz bizi sıkıntıya uğratmasın?
“Beni dünyaya çağırma;
Ona geldim fena gördüm.” diyen Sözler’in müellifi, niye böyle dedi diye, biraz kafa yorsak...
SADELEŞTİRME
Hayatımızdan ıvır zıvırları çıkarsak... Vitrinlerimizdeki o “süs” eşyalarından başlasak meselâ... Bizi meşgul eden onca şey var ki... gazete manşetleri gibi… Şöyle hafiflesek, netleşsek, diyorum. Burada hep kalacakmışız gibilendiriyorlar bizi. Evlerimiz de resmî dairelerimiz de okul müfredatları gibi; şu da olsun bu da olsun! Ne olacak? Bak; üçüncü dünyayız; “uçuncu” dünya değiliz!
PARA
Cömert parasını harcar; cimri kendini...
MERSEDES VE KEDİ
“Millî” toplantılara millî arabalarla gitmeli değil miydik? Sahi, biz ne konuşuyoruz? Fakat bu kediler yerli! Gerçi yabancı tek kedi yok dünyada; arabalarımız Mersedes... Toptan alınca ucuza geliyor!
TEZAT
Okuyanlar susuyor; okumayanlar konuşuyor.