Kâbiller kan akıtmaya devam ediyor, Selim Ali. Dünya rahat nefes alsın istemeyenlere insanlık “dur” demezse bu iş can sıkmaya, can almaya devam edeceğe benziyor.
Bir, “dünya büyük milletler meclisi” kurulmalı diye düşünüyorum. Oraya her coğrafyadan insanlar seçilip gitmeli, her fikir hürce orada akıl ve kalp masasına yatırılmalı.
Dünya aklını bir tarafa, kalbini öbür tarafa savurmuş; ne yaptığının farkında değil artık. Yoksa bunlar kıyametin ayak sesleri mi, Bilgin Abi?
Selim Ali haberlere bakmaya korkuyordu. Akla gelmedik şeyler ekranları kirletiyordu. Ancak okurken, dostlarla sohbet ederken, gökyüzüne dalıp giderken, kuşları, çiçekleri okurken bir ferahlık duyuyordu. Sonra kitapta okuduğu o “ıslah edemediğin şu âlem” ibaresi” aklına geliyor; hasbünallah çekiyor; rahatlıyordu.
Yine günlüklere sarıldı Selim Ali.
«
DİLSİZLİK
Hep “başka” şeyler konuşuyoruz; halbuki biz dilimizi kaybetmiş bir milletiz. İşe dilden başlayacağız. Hem de hemen... Okullar dilimizi öğretmiyor; bozuyor; bunu da göremiyor ya da görmezden geliyoruz.
«
GECE
Gece yarısı...
Göz kapaklarım yorgun…
Her yanım gece sarılı...
Aynalar…
Sarılır mı gecelerin boynuna?
Ânsızın uyanır mı geceler?
«
İKİ ÖĞRETMEN
“Kitaplarla yatıp kalkan öğretmen”le... “yatıp kalan öğretmen” aynı parayı alıyor. Tuhaf değil mi?
«
SIĞ
“Sığ” bakış; sığınmaya çalışmasın; hiçbir yere sığmaz!
«
YAŞAR GÖRÜNMEK
Bir de yaşadığını söylüyorsun; bir sefer göz kırpmamışsın yıldızlara!
«
KAVGASIZ DÜNYA ÖZLEMİ
Kavganın galibi -galiba- olmaz!
«
VAKTİN İKİNDİSİNDE
İstanbul ezanları ikindiyi söylüyor. Kış... ve uyuşmuş dünya. Zulüm çığ gibi büyüyor. Her gün biraz daha ölüyor dünya. Sonsuz bir bahar aradığımız... Dünya gölgesine sığamayız.
«
KESTANE, BARUT, PARA KOKUSU
Dünya aklını başına almalı; kalbini yerine koymalı. Yani dengesini ve duygusunu kaybeden dünya; herkese kaybettirir! Sahne yanarken; sahnenin gerisindekiler nereye kadar gülecek? İki kere iki her zaman dört etmiyor; aksine “dert” ettiği çok! Senaristlerin tarih, edebiyat, estetik, insaf bilgileri, telakkileri/algıları çok hasarlı ve çok zaman da yok ve veya gibi gibi... Kış gelmiş sayın tezgahçılar! Kestane kokusundan haberiniz yok! Bir gelin, görün; silah ve para kokusundan iyidir!
«
SİVİL HAYAT
Bir hayat şekli biliyorum. Âdem’den bu yana çok az insanın -her şeye rağmen- tercih ettiği: Sivil Hayat. Onlar emretmeyi de sevmez; emir almayı da... Sadece ve yalnız hakikatin emrindedirler.
«
GÜN DOĞARKEN
Ufuklarda bir ışık bulutu…
Gün doğacak birazdan.
Bir telaş kuşlarda; sorma;
Gün doğacak birazdan.
«
DÜNYA BÜYÜK MİLLETLER MECLİSİ
Dünya Meclisi kurulmalı. Her ülkenin en sevdiği insanları gitmeli; azgın dünya dizginlenmeli… Zira gemi azıya aldı şu ihtiyar dünyada zalimler, münafıklar.
«
ÖLÜM (KORKUSU)
En çok korktuğumuz ölüm; ne yapalım; ölelim mi!
«
CANI SIKKIN DÜNYA
Dünyanın canı sıkkın. İçinde bol savaş geçen kelimelerle rahatlamak istiyor; böylece dünyaya demokrasi gelir diye de ümitli!
«
GİBİ YA DA KENDİSİ
Uyur gibi yapıyordu; uyumuyordu! Okur gibi yapıyordu; okumuyordu! Sever gibi yapıyordu; sevmiyordu! Bilge dedi ki: “Sen; sen olmak istiyorsan yaşa; yoksa sen de (yaşarken) ölülerden sayılacaksın; “sayılmayacaksın” yani!
«
ANLAMAK
Anladım ki hayat kısaymış.
Anladım ki diploma sevdası abartılmış.
Anladım ki oyun içinde oyunlara atmışlar beni.
Anladım ki zalimler haksızlığa doymuyor.
Anladım ki münafıklar daha rahat kandırıyor.
Anladım ki gürültüye, gevezeliğe boğuyorlar huzuru.
Anladım ki şiirin, estetiğin düşmanı çok.
Anladım ki yalancıları anlayıncaya kadar ömür epey yol alıyor.
Anladım ki anlamak kolay değil.