Yıkıma sürükledikleri ekonomiyi sürdüremeyen “tek adam rejimi”nin çöküşüyle ülkeyi yönetememesi üzerine gittikçe oy kaybına uğrayan Saray iktidarı, “yumuşama-normalleşme” oyunuyla başlattığı vetirede muhalefete kumpas üzerine kumpas kuruyor.
Ana muhalefet partisinden seçilen İstanbul’un en kalabalık nüfuslu Esenyurt Belediye Başkanının gece yarısı evinden derdest edilip yerine seçilmiş Belediye Meclisinden değil, bir kaymakamın atanmasıyla başlayıp DEM’den seçilen Mardin, Batman ve Halfeti belediye başkanlıklarına “kayyım operasyonları” kumpasın bir parçası.
Bu “kayyım siyaseti”yle bir yandan “terör örgütünü tasfiye”den dem vurulurken, diğer yandan topyekûn muhalefeti “teröre destek”le suçlanıyor. 2019 mahallî seçimlerinde İmralı’ya gönderilen bir akademisyenin terörist başının “seçimlerde AKP adayının desteklenmesi”ni salık veren “mektubu”nun devletin ajansında yayınlanması ve Öcalan’ın kardeşinin devlet kanalında konuşturulmasında açığa çıkan haliyle özellikle HDP/DEM seçmeni telkinlerle tehdit ediliyor, gözdağı veriliyor…
“YA SARAY İKTİDARINI DESTEKLERSİNİZ YA DA KAYYIM ATAR, KAPATIRIZ!”
Belli ki terörist başının arkasına DEM’i takıp Bahçeli’nin “Öcalan çıkışı” atraksiyonundaki ikrarıyla “tek seçenek” gördüğü “Erdoğan’ın anayasa değişikliğiyle bir kez daha seçilmesiyle siyasî ömrünün uzatılması ve ‘tek kişilik otoriterliğin’ tahkimi hedefleniyor.
“Erdoğan’ı yeniden seçmeye ve iktidar partisine destek vermezseniz kayyım atanmaya devam edilmesi” tehdidiyle milyonlarca oy almış DEM’in üzerinde “kapatılma kılıcı” sallandırılıyor. Bir taraftan “kayyım sopası” gösterilirken diğer taraftan “Öcalan’ın tecritten kurtarılıp ev hapsine alınması” hatta “Meclis’te konuşturulması havucu” uzatılıyor.
Siyasî iktidarın daha önce de her “terörist başı ile işbirliği pazarlığında” tecridin kaldırılıp ardından yeniden uygulanarak tehdit aracı olarak kullanılmasında olduğu gibi, “son pazarlık”ta da “ya Saray iktidarını desteklersiniz, ya da seçilmiş başkanlara tek tek kayyım atar ve partiyi kapatırız!” diye sivil siyasete İmralı’da kontrollerindeki “Öcalan’ın ‘iktidarı destekleme’ kararına kayıtsız şartsız tabi olmaları şantajı savruluyor.
Bahçeli’nin “seni başkan seçtirmeyeceğiz!” irâdesini ortaya koyduğu için AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlâli” kararlarına rağmen dokuz milletvekiliyle tutuklanıp sekiz yıldır hapis cezası çektirilen Demirtaş’ı peşinen devre dışı bıraktırması bundan.
Bundandır ki muhalefetten seçilmiş Belediye Başkanları görevden alınırken, “millet ittifakı’ adayları seçilirse su sayaçlarını teröristler okuyacak!” denilerek “Kandil’deki terörist başlarının ‘millet ittifakı’ Cumhurbaşkanı adayını destekledikleri” sahte video iftirasını meydanlarda oynatan iktidardakiler, “terörist başı üzerinden terörü bitirme”den dem vuruyor.
Maksat, ülkenin yakıcı gerçek gündemini konuşturmamak; kamplaştırıp kutuplaştırmayla demokratik muhalefeti ayrıştırıp demokratik irâdeyi çatallaştırmakla iflastaki “tek kişilik hükûmet”i sürdürmek. Kapalı kapılar arkasında “siyasi pazarlıkları” rahatlıkla yürütmek…
YİNE “ÇİFTE STANDARTLI ÇİRKİN POLİTİKA”YLA…
Görünen o ki ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye her alandaki savruluşa karşı yeniden kurgulanan “güvenlik konsepti”yle “İsrail bize saldıracak!” söylemiyle “İsrail’e gireceğiz!” söylemlerinin halk nezdinde inandırıcı bulunmaması üzerine, yine kendilerini “yerli ve millî”, demokratik muhalefeti “teröre destek”, “teröristlik” ve hatta “hainlik”le itham eden çifte standartlı “iftiralı çirkin siyaset”e tevessül ediliyor.
Ve bu karalama kampanyası ve kara propagandalarla “ucûbe otoriter rejim”in iflası perdelenirken gündemi saboteyle kamuoyu oyalanarak Saray iktidarına zaman kazandırılıyor.
Özetle, “iktidar cephesi”nin tumturaklı “yeni anayasa” iddialarının asıl amacının “terörün tasfiyesi” değil, iktidarın sürdürülmesi olduğu tesbiti teyid ediliyor.
Ancak asıl maksadın, “Amerikan-İngiliz projesi”yle içte “federatif sistem”le “özerklik tartışmaları”nı tetiklemek; dışta da BOP gereği Irak’tan sonra Suriye’nin parçalanması hesâbına işgalci emperyellerin taşeronu PKK’ya Türkiye’nin yanıbaşında “ikinci İsrail” görevini gördürecekleri “koridor devleti” kurdurmak!