Bu sâikle, iktidar partisinin ülkenin yüzde 95’inde oy kaybettiği seçimlerin ardından oy erimesinin sürmesi üzerine bir yandan yüzde 48 oy alan “millet ittifakı” Cumhurbaşkanı adayına yıllar önce (2016-19 arasında) sosyal medyada  “terörü övdüğü” iddiaları başta olmak üzere davalar açılıyor.

Belki bir şey buluruz diye eski defterler karıştırılıyor; topluma korku salma, sindirme ve susturmakla kamuoyunu manipüle etme komploları kuruluyor. Maliye ve Hazine Bakanı’nın pembe tablolar çizmesine rağmen düzeleceğine dair kanaatin giderek azaldığı ekonomik çöküşle devam eden oy kaybında artık partili Cumhurbaşkanı’nın da sorumlu olduğunun vatandaşlarca ve parti tabanınca sorgulandığı iktidara yakın kurumların anket ve araştırmalarıyla deklâre edilirken “iktidar cephesi” yeni yeni katakullilere başvuruyor.

“KİBİR, KAYIRMACILIK VİRÜSÜ”, PAHALILIK VE FAKİRLEŞME

Bilindiği gibi daha önce AKP eski milletvekili Şamil Tayyar X hesâbından “Bu bir ‘dip dalga’ değil, görünen köydür. Defalarca uyardık, iyi niyetli çabalarımıza ‘fitne’ muamelesi yapıldı. Perşembe geliyordu, çarşambayı ıskaladık. Keyfiyet, kibir, kayırmacılık gibi bünyemize giren virüs, hayat pahalılığı, fakirleşme gibi ekonomideki savrulma açık işaretlerdi” diye yakınmış; “sessiz ve öfkeli kitlelerin Ak Parti’ye çok sert balans ayarı” ve bir “siyasi âfet” tesbitiyle ciddi uyarılarda bulunmuştu.

Yine AKP’li Mehmet Metiner, “Yanlış hesap sandıktan döner dedim. Kibir budalalarına dikkat dedim. Hem kel hem fodul olanlara dikkat dedim…” tweetiyle hayıflanmıştı. En son Erdoğan’ın “Kendini yorulmuş hisseden varsa, bitkin hisseden varsa, onlardan kenara çekilip biraz soluklanmalarını istiyoruz” sözünü hatırlatarak, “Kimse kenara çekilmediğine göre yorulan yok demektir. Madem Reis yorulanları, hatta kendisine ve davasına yük olanları biliyor, o vakit onları niye alıp kenara koymuyor?” diye soruyor. Ve iktidar partisinde ‘vitrin yenilenmesi”yle kalınmayıp kapsamlı değişimin gereğini bildiriyor.

Keza Saray danışmanları ile iktidar milletvekilleri ve yakınlarının isimlerinin geçtiği “rüşvet ve yolsuzluk çarkı” için “biz duymak istemesek de bu tartışmalar var” diyen AKP eski milletvekili Metin Külünk bir pazar ziyaretinde vatandaşların şikâyetlerine karşı “Ak Parti döneminde servetlerine servet katan zenginleştirmelere, servet transferlerine ve şımarıklıklar”a tepki göstermişti.

İKTİDAR BİLE BİLE KIŞKIRTIYOR...

Ancak bu süreçte kamuoyunu yanıltmaya yönelik en çarpık siyasi çıkış, Cumhurbaşkanı ile ilgili bakanların, çoğu AKP’li belediyelerden kalma 96 milyar lirayı bulduğu söylenen SGK borçlarının tahsili dayatması oldu. Ve özellikle bir tek İstanbul’daki 24 AKP’li belediyeye seçim kampanyasında harcanması için -45’er milyondan- 1 milyar 80 milyon peşkeşin açığa çıkması üzerine bu konu yeniden gündeme getiriliyor.

En son Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın, “belediyelerin 120 milyara yükselen borçlarını kısa sürede tahsil edeceğiz!” diye muhalefet belediyelerine yönelik “SGK haczi”ni gündeme getirmesinin amacı bu.

Demokratik muhalefetin kumpasa gelmemesi ve dikkatli olması gerekiyor.