Geçtiğimiz günlerde Avustralya’nın Yeni Güney Galler eyaleti Ulaştırma Bakanı Jo Haylen’in özel bir işi için bakanlık aracını ve şoförünü kullandığı 13 saatlik seyahatin kayıtlara “iş gezisi” olarak yazılması, Türkiye’de sıradanlaşan kamu malını kullanma skandallarını gündeme getirdi.
446 kilometrelik yolculuk için devlete 750 dolar (yaklaşık 26 bin 971 lira) ödeyen ayrıca şoföre ve diğer mercilere de ekstra ödeme yapan Bakan’ın “Hatalar yaptım, halkı hayal kırıklığına uğrattım ve bunun için çok üzgünüm, biz önceki hükümetten daha iyi olmak için seçildik” diye özür dilemesine rağmen kamuoyundaki tepkilerin dinmemesi üzerine istifasını vermesi dikkati çekti.
Görünen o ki başka ülkelerde devletin parasını usulsüz harcayan bakanlar sebebiyet verdikleri zararları da ödeyerek beklemeden istifa ederken, “Saray iktidarı”nın Meclis’i hiçe sayıp millet adına hiçbir denetimi yaptırmama pervâsızlığı devam ediyor.
Bundandır ki “hibrit (karışık/melez) demokrasiler”den otoriter rejim”ler arasına düşürülen Türkiye, “küresel yolsuzluk raporları”nda iç savaş, işgal, kaos ve kargaşanın hükmettiği ülkeler arasına düşmüş; ayyuka çıkan kamu malını şahsî çıkarında istimali, millet mâlının yandaşlara peşkeşi, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesad karıştırma, partizanca kayırma ve hak gasplarına rağmen tek bir yetkilinin istifa etmemesi çarpıklığı sergileniyor.
VAZİYET
Derin dehlizlerde kaybediliyor!
Yoğun gündemde karambola getirilen Bolu Kartalkaya’da aralarında 36 çocuğun bulunduğu 78 kişinin can verdiği otelde yangını faciasında ifşa olan denetimsizlik ve ihmaller zinciri fecaatinden dolayı hiçbir sorumlunun istifa etmeyip ağır ihmal ve denetimsizlik suçunun başkalarının üstüne atma işgüzârlığı her haliyle sırıtıyor.
O denli ki Saray’ın atadığı Bakan, fâcianın suçunu yine Saray’ca atanan Valiye bağlı İl Özel İdaresi’ne yıkıyor. Buna karşı İl Özel İdaresi, resmen Bakanlığa suçlamayı iade ediyor. Kamuoyuna “on gün içinde sorumluların bulunacağı” sözleri tutulmazken, bu konuda hiçbir açıklamanın yapılmayıp âdeta unutulmaya bırakılması bir diğer skandal olarak duruyor.
Neticede, Bolu faciası da resmen karanlıkta bırakılarak devletin derin dehlizlerinde kaybediliyor!
TESBİT
Bitmeyen “finaller!..”
Anayasanın açık hükmüne rağmen “tek kişilik hükûmet” tabirinin mucidi Saray Danışmanı’nın “istisnaî adaylık”la “Cumhurbaşkanı’nın 4. kez adaylığı” iddiasıyla ilgili alevlendirilen tartışmalar daha önce defalarca Cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı için “son kez adayım” sözlerini hatırlatıyor.
Zira ilk kez 2009’da “koltuğuna çakılıp kalmayacağı”nı söyleyen Erdoğan, “2011 benim son milletvekili adaylığım. Tükürdüğümü yalamam, birileri gibi oralara çakılıp kalmam” dedi. Peşinden 2012’de Eskişehir’deki konuşmasında, “30 Eylül’deki AKP kongresinde dördüncü ve son kez genel başkanlığa aday olacağı”nı ilân eden Erdoğan, 16 Kasım 2013’te “artık aday olmayacağı”nı tekrarladı.
Bundandır ki yıllardır her seçim öncesi “benim son adaylığım”, “birileri gibi oralara çakılıp kalmam” sözleri sorgulanıyor, bir türlü “bitmeyen finaller”in sebebi soruluyor.
HAFTANIN SÖZÜ
“Endişe verici…”
“İktidarın 2028 seçimleri için şimdiden muhalefete ve medyaya başlattığı baskı, demokrasimiz için endişe vericidir. Daha kaçıncı sıraya düşeceğiz ki?..”
Taha Akyol, (Karar, 11.2.25)