AKP sayesinde zenginleşmiş dar-elit çevrelerin şımarıklıkla din psikolojisini kullanarak toplumu irrite edip dinden soğutan “kimlik siyasetli” kamplaştırmadan şikâyet ediliyor. Gelir dağılımı dengesizliği vartasında duvara toslayan ekonominin artık düzeleceğine inancın kalmadığı ikrar ediliyor.

Ve verdikleri vaadlerin hiçbirini yerine getiremeyip deklâre ettiği “hedefler”in yüzde 90’a varan sapmalarla hiçbirini tutturamayan, her alandaki iflasa karşı artık halka söyleyeceği sözü kalmayan iktidarda, sahte tartışmalarla ortalığı provoke ediyor.

SİNDİRME VE SUSTURMA TEHDİTLERİ…

Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanı hâlâ “pembe tablolar” çizse de, ekonomistlerin, tepeden tâlimatlı “TÜİK rakamları”na rağmen enflasyonun daha da azacağı, bütün dünyada düşmesine karşılık Türkiye’de kat kat pahalanan gıdada asıl kıyametin seneye kopacağı; yüksek faizin, Hazine’den yüz milyarlarca satışa rağmen dizginlenemeyen dövizin, iç ve dış borcun, iflasların, kapanan binlerce firmaya yenilerinin eklenmesiyle krizin daha da derinleşeceği uyarıları gürültüye getiriliyor. Bu maksatladır ki emekliye bin lira ek ikramiyeyi “ücretlere zam” diye manşete çeken “yandaş medya”da iğneden ipliğe her şeye sirayet eden akaryakıta, elektriğe ve doğalgaza yüzde 38’i aşan zam üstüne fahiş zamlar “fiyat güncellemesi” pişkinliğiyle geçiştiriyor. 

“Sokak hayvanları yasası”ndan en son “30 Ağustos hutbesi” ve “yeni mezun teğmenlerin sloganları”yla ateşlenen sahte gündemler alevlendirilerek ülkenin gerçek gündemi milleten kaçırılıyor. Siyasi tükenişin en dibinde çırpınan iktidarın ömrü uzatılmaya uğraşılıyor.

Yine iktidar mihraklarınca, muhalefeti birbirine düşürme, parçalama ve dağıtma fitnesine yelteniliyor. İktidarın başarısızlığına en basit eleştirileri yapanlar derdest ediliyor, en ufak bir tenkitte bulunanlara dava açılıyor; toplumu korkutma, sindirme ve susturma tehditleri savruluyor.

Yyumuşama-normalleşme” oyalamasının ardından Cumhurbaşkanı’nın yeniden muhalefeti ağır tahkirlerle topa tutması, Saray danışmanlarının millet irâdesinin temsilcisi Meclis’e, muhalefete ve hatta yargıya “ayar vermeleri”, devletle partiyi özdeşleştiren buyurgan - nobran çıkışlarla muhalefete meydan okumaları bundan.

“ERDOĞAN’IN SOSYOLOJİSİ ERİYOR”

Tükenişin telâşı ve paniğiyle Amerika ve İngiltere’deki tefecilerden para arayan ve “dezenflasyon” diye hâlâ dört yıla uzanan vaadde bulunan Bakan’ın “ekonominin iyi gittiği” propagandası inandırıcı bulunamazken, en son büyük iddialarla çıkarılan “kamuda tasarruf paketi”nin de, “yeni vergi paketi”nin de yeni ağır ek vergilerle fos çıkmasıyla “siyasi bitiş” karambola getiriliyor.

İktidardakilere iç ve dış konulara dair araştırmalar yapan SETA’nın Ak Parti raporunda, enflasyon, pahalılık, emekli ve dar gelirlilerin durumu ile gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekilip, yargının yanısıra bilhassa bürokraside, işe alımlarda adâlet ve liyakat yerine partizanlıkla partili gruplara avantaj sağlandığı, toplumun güveninin sarsılıp “artık toplum psikolojisinde Erdoğan’ın dokunulmazlığının ortadan kalktığı” tesbiti bunun bâriz belgesi.

Bunun içindir ki siyasi geçmişlerinde “Erdoğan’la salatalık turşusu, tulum peyniri yedikleri”ni yad eden en yakın siyaset yoldaşları dahi “Erdoğan’ın sosyolojisinin eridiği” hükmüyle 2025’te erken seçimin konuşulacağını uyarıyorlar.

“Erdoğan iyi, etrafı kötü” çarpıtmasının da artık kâr etmediğine, vatandaşların öfkeyle doğrudan Cumhurbaşkanını tartıştıklarına dikkat çekerek, “kendisine güvenin dikine aşağı indiği” vakıasıyla “artık görevini devretmesi, yoksa kötü şekilde anılacağı” uyarısını yapıyorlar.

Velhasıl artık dikiş tutmuyor; zira “Erdoğan’ın elinde manipüle edecek bir argümanı kalmamış” ve “toplumda “Erdoğan yine bir yolunu bulur” büyüsü bozulmuş, canhıraş çırpınışlarla kutuplaştıran manipülatif oyunlar, komplolar, kumpaslar faydasız...