Muallim kelimesinin en genel tabiri öğretmenlik. TDK sözlüğüne göre öğretmen, “mesleği bilgi öğretmek olan kimse”dir. Muallim kelimesi ise Arapça kökenli olup ilim kökünden gelir. Yani ilim öğreten..
Cenab-ı Hakkın Esmaül Hüsnasında Alim ismi vardır. Sonsuz ilim sahibi, aslında bizi yaratanın her şeyi en iyi bilenin O olduğunun göstergesidir. Bu açıdan baktığımızda muallim kelimesi ne kadar ulvileşiyor. Çünkü ilim kâinatı kuşatan hava gibi önemli bir unsurdur. Yani ilim dediğimiz şey sadece okulda verilen bir şey değildir. Zira insanoğlu doğumundan başlayıp ölünceye kadar bilgiye muhtaç ve bilmenin gayretinde olan bir varlıktır. Her zaman bir şeyleri merak etmiş ve merak ettiği şeyleri bilmeyi arzulamıştır. Nihayetinde bilim bunun sonucunda çıkan bir olgudur. Fakat bilmek tek başına yeterli değildir. İçini doldurmak gerektir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Medresetüzzehra projesinden bahsederken bu yüzden din ilimleri ve fen ilimlerinin bir olduğu üniversiteden bahseder. Bilgiye ruhunu veren ilimdir. Hakiki ilim ise iman ilmidir. Çünkü ilim, bilgiden öte bakmayı görebilmeyi tefekkür etmeyi, hissetmeyi, sevgiyi, saygıyı, hürmeti, şefkati, edebi ve daha nicelerini verir insana.
Kur’an-ı Kerim’in ilk emridir, “Oku”. Fakat bu okumak öylesine bir okumak değildir. Sadece yazılı bir kitabı okumak da değildir. İster bir kitabı, ister bütün kelamı harfleri sonsuz hikmet barındıran kâinat kitabını okusun “Yaratan Rabbinin adıyla” okumaktır.
Bu emirden sonra şaşmadan her anı ve her şeyi bu manada okumuştur Hazret-i Peygamber. O ümmi bir peygamberdi, okuma yazma bilmiyordu lakin kainat kitabını, fıtratı Kur’a’nı Kerim’i en güzel o okumuştu. Alman Şairi Rilke’nin deyimiyle “meleklerin bile hayran kaldığı” bir okumaydı bu. Müşrikler ise okuryazar olmalarına rağmen ne kendilerini ne kainatı ne de yapıp taptıkları putları okuyabiliyorlardı. Onların en okuryazarları en inatçı ve cahilleriydi.
Kainatın Muallimi Hazret-i Peygamber “Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır” demiştir. Bu asırda Bediüzzaman Risale-i Nur eserleriyle Hazret-i Ali’nin müjde ve inayetiyle adeta ilim şehrinde muazzam bir şekilde seyahat ettirmektedir.
Ayrıca Bediüzzaman, öğretmenlere çok kıymet verirdi. Dindar bir öğretmene eski zamanın velileri gibi baktığını söyleyip elinde olsa her birine günde 10 altın vereceğini söyler. Yine Muallimlerimiz bize Allah’tan bahsetmiyor diye şikayete gelen lise talebelerine; her fen kendi lisanıyla Allah’tan bahseder deyip muallimlerin ötesinde muallimliği öğretmişti.
Bizler de ilim şehrinde seyahat edip heybemize topladıklarımızdan faydalı bir öğretmen olabilmek duası ile…