“En güzel isimler Allah’ındır. Bu güzel isimler ile O’na dua edin. O’nun isimleri hakkında doğru inançtan sapanları kendi başlarına bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler. ”1
Bu ayet-i kerîme en güzel isimlerin Allah’a ait olduğunu ve O’na (cc) bu isimlerle yakarmamız gerektiğini anlatır. Esma-i İlâhiyeyi saptıran ve bozanlara karşı da uyarır.
Gül goncası misali kâinatın perdelerinin arkasında gizli hazineler mevcuttur. Bu gizli hazineler esma-i İlâhiyedir. İnsan ise bu gizli hazineleri keşfedecek en mükemmel cihazlara sahiptir. Kâinatın bütün kapalı kapılarını, sonsuz hazinelerini, tılsımlarını açacak bu anahtar insandaki “ene”dir.2
Mahiyeti bilinen bir “ene” ile insan önce kendisini keşfeder. Keşif yolculuğunun nihayetinde ise Esma-i İlâhiye’nin hazinelerini elde eder. Bu yolculukta heva yerine Hüda esas alınırsa, yolculuk hitama erer. Fakat heva ve hevese tâbi olan bu yolculuk her ne kadar mertebe kat ediyor gibi gözükse de sonuç bir hiçtir.
Her bir esmanın kâinatta farklı bir frekansı ve enerjisi vardır. Kuantum fiziği ile enerji ve madde arasındaki ilişki incelenirken, esmaların ebced değerlerinin hesaplanarak belirli sayılarda zikredilmesi sonucunda, bu frekansların titreşerek evrene mesaj gönderdiğine inanılmaktadır. Yine Kuantum dünyasında, “gözlemcinin niyet”i “olasılıklar”ı etkiler. Esmalar ve ebced hesaplamaları o esmanın enerjisini artırarak kuantum alanında olasılıkların birey lehine şekillenmesine yardımcı olabilir, düşünceleri ile karşımıza bir çok sorular gelir. Çünkü beşer kendi arzuları doğrultusunda bunu da kullanmak ister.
Belirli bir esmayı şu kadar çeksem mutlu olur muyum? Rızkımın artması için hangi esmayı zikretmeliyim? Esma zikri yaparsam kaderim değişir mi? Hangi esmayı zikretsem kısmetim açılır yahut hayatımdaki engeller kalkar?..
Bir şeyi kökünden kesip ayırdığımızda onu öldürürüz. Esma-i İlâhiyeyi kutsal topraklarından kesip ayırmaya başladığımızda sadece kendilerine atıfta bulunmuş, kendi egomuzun renklerine boyamaya başlamış oluruz. Köklerinden kesilip ayrılan Esma-i İlahiye ise iç benlikte ve kâinatın umumunda dengesizliğe yol açacaktır.3 Nefsi adına esmalar ile yol bulmaya çalışan gaflet perdelerinde çırpınıp duracaktır.
Oysa ki Cenab-ı Hak, Esmasının bütün tecellilerini göstermesi için insanı yaratmış ve insan için dünyayı imtihan yeri hâline getirmiştir. Bu imtihanların gayesi ise insanın Esma’yı en kapsamlı bir şekilde kendi üzerinde gösterebilme istidadıdır. Başımıza gelen her şeyde, canımız yandığında farklı bir pusulada çıkış yolu bulmaya çalışmak değildir asıl olan. İstikamet nezdinde Esma-i Hüsnayı keşfederek Cenab-ı Hakk’a bir yol bulmak ve mutlak gafletten kurtulup huzura vasıl olmaktır.
Risale-i Nur eserlerinde Esma-i Hüsna’nın hayatımıza yansıması noktasında Sünnet-i Seniyyenin her bir prensibinin İlâhî isimlere uygun bir hayat sürmek için pusula mahiyetinde olduğunu izah eder. Hayatın en küçük anında bile esmayı hâkim kılmanın en kısa, tereddütsüz, güvenli yolu Sünnet-i Seniyyeden geçtiğini vurgular.
Esmaları edep dışı kullanarak, istediğimiz alanda etki göstermesini kontrol edemediğimizde, niyetimizin aksine atom bombası gibi yıkıcı sonuçlar doğabilir.
Dualarımızı, isteklerimizi ihlas, samimiyet ve güzel niyetler ile donattığımız taktirde frekansımız yüksek olur. Saldığımız beyin enerjisi ile kuantum alanındaki benzer enerji buluşunca negatif enerjilere kapıları kapatmış oluruz. Şükür ve sabır perspektifinde hayatımızdan lezzet alırız.
Maddî manevî, küfür ve dalâlet karanlıklarının yaşandığı şu dehşetli asırda Kur’ân’dan aldığı Esma-ül Hüsna renkleriyle madde ve mana âlemlerimizi boyayan, bizlere zikir noktasında dahi en küllî esmaları sunan Risale-i Nur’un eşsiz yüksek frekansına edep ile muhatap olabilmek duası ile…
Dipnotlar:
1 A’râf Suresi: 180, 2 Sözler, 30. Söz 1. Maksat, 3 Colin Turner, El Adl İsm-i İlâhîsi